...

Ku-Ba-Ba Blog'taki yazılar ve album tanıtımları Motet & Sudaay tarafından hazırlanmaktadır-Müzik dünyasında belli bir değer yaratmış isimlerin tanıtılması amacıyla hazırlanmış bir blogtur..

11 Mayıs 2013 Cumartesi

.:L’Arpeggiata-Pluhar-2002-La Tarantella-Antidotum Tarantulae:.



1. Carpinese (Tarantella)
2. Lu Gattu la Sonava la Zampogna (Ninna Nanna)
3. Tarantella Napoletana, Tono Hypodorico
4. Lu Passariellu (Tarantella Dell’avena)
5. Lamento Dei Mendicanti
6. Luna Lunedda (Pizzica)
7. Ah, Vita Bella !
8. Tarantella del Gargano
9. Pizzicarella Mia (Pizzica Tarantata)
10. Silenzio d’Amuri
11. Tarantella Calabrese
12. Sogna Fiore Mio (Ninna Nanna Sopra la Tarantella) 
13. Tarantella Italiana
14. Tu Bella Ca Lu Tieni Lu Pettu Tundu (Tarantella)
15. Pizzica Ucci
16. Lu Povero ‘Ntonuccio (Lamento Funebre)
17. Antidotum Tarantulae


Lucilla Galeazzi, chant
Marco Beasley,
Alfio Antico, chant, tamburi a cornice
Christina Pluhar, harpe baroque, théorbe, guitare baroque, chitarra battente
Eero Palviainen, archiluth, guitare baroque
Edin Karamazov, colascione, archiluth
Marcello Vitale, chitarra battente, guitare baroque
Eduardo Eguez, guitare baroque, chitarra battente
Elisabeth Seitz, psaltérion
Johanna Seitz,
Paulina Van Laarhoven, lirone, viole
Pierre Boragno, cornemuse
Michèle Claude, percussions




1630 yılında İtalya'da bir garip hastalık yayılıyor: 'Tarantisme' : Tarantula ısırması sonucunda ortaya çıkıyor..Tarantula, ismini İtalya’nın en güneyinde yer alan şehirlerinden Taranto’dan almış olan ve 900'e yakın çeşidi olan bir zehirli örümcek türüdür. Tarantulanın zehiri ufak hayvanlarda ölümcül olabilmesine karşın insanlar üzerindeki etkileri daha hafiftir.

Buna rağmen zaman içinde, yüksek ateş, kaşıntı, ileri derecede iritasyon, denge yitimi, baş dönmesi, yürüme bozuklukları, konuşma zorlukları, koordinasyon bozuklukları, geçici bir süre için şuur kaybı ve hatta kısmi de olsa felç vakaları görüldüğü söylenir. Orta Çağdan günümüze dek gelen en yaygın panzehiri ise müziktir.  Çok hareketli bir dans (tarantella) sonucunda hastanın trans olması sağlanıyor sonrasında sırıkla birlikte alınan zehrin ter ile vücuttan atılacağı düşünülüyor. Aynı müziğin hepsine uygun olmayacağı düşünüldüğünden de her tür zehire göre bestelenmiş ve icra edilmesi gereken farklı Tarantellalar vardır.


Avusturyalı arp sanatçısı, Eski Müzik araştırmacısı ve icracısı olan Christina Pluhar uzun çalışmalar sonucu bu Taranellaların birkaçını derlemiş, toplamış ve grubu L’Arpeggiata ile bize sunmakta.

L’Arpeggiata temelinde enstrümantal bir topluluk olması dolayısıyla gruba vokaller için iki yeni elemanla eklemeler yapmış. İtalyan Lucilla Galeazzi ve annesi Napoli'li babası da İngiliz olan Marco Beasley’yi misafir etmişler. Enstrümanların tümü Orta Çağ ve Barok müzikte kullanılan antik çalgılar. Bunlardan bazıları: antik harp, theorbodan küçük, lütten büyük boyda olan archlute, genelde 4 adet madeni telli olan bugünkü gitarın atalarından chitarra battente, gallichone veya colascione diye adlandırılan farklı lüt çeşitleri, cornemuse isimli bir çeşit gayda veya tulum ile muhtelif vurmalı çalgılar. Genelde kısa olan parçalar (2-3 dakika civarı) günlük yaşamdan ufak kesitler sunuyor. Orijinal sözlerin İtalyanca, İngilizce ve Fransızca tercümeleri de genelde Tarantella ile ilintili çok detaylı bilgiler içeren kitapçığın içerisinde bulunuyor. (albümün orjinalinin içinde)



Pluhar, çalışmaları ve gurubu ile ilgili de şunları söylemiş:


Tutkuyla sevdiğim, akademik eğitim yaptığım 17. yy İtalyan müziği üzerine özgürce çalışmak arzusuyla yola çıktım. Bu müziğin özelliği ağırlıklı olarak emprovizasyonlardan oluşmasıydı. Büyük bölümü gün ışığına çıkmamıştı. Keşfedecek çok şey vardı. Üstelik sarayda icra edildiği halde, geleneksel müzik ögelerini içeriyordu. Örneğin Latin Amerika kökenli geleneksel dans müziği Folia'lar, Portekiz, İspanya üzerinden İtalya'ya gelmişti. Tıpkı Ciaccona gibi emprovizasyon ağırlıklı bir türdü bu. Klasikçilerin yanı sıra caz ve halk müziği alanında çalışan müzikçileri de topluluğa katarak, yazılı müzikle yaşayan geleneği bir araya getirmeyi denedim. İcrada klasik müziğin temel yaklaşımlarını ihmal etmemeye çalıştım.

Eğitim ve araştırmalar sayesinde Folia'lar konusunda uzmanlaştım. 16'ncı yüzyılın başında Avrupa'ya gelen bu müzik türü, tüm kıtaya yayılarak 18.yy'a kadar etkisini sürdürmüş. O çağlarda bir akımın bu kadar uzun yaşaması, yayılması çok nadir görülür. Yani salgına dönüşmüş. Nedeni, dinleyicisini büyük bir güçle çekmesi, kalbini fethetmesi. Gitar ve şarkı eşliğinde yapılan çok çılgın, gürültülü bir dans olduğu için "boş kafalı", "çılgın" anlamına gelen Folia sözcüğüyle isimlendirilmiş. Zamanla klasik müziğe yansıyıp, daha estetik bir hale dönüşmüş. Fakat dinleyicisini yüreğinden yakalama özelliğini kaybetmemiş.

Beste yapmıyoruz. Zaten istesek de o dönemin bestecileri kadar iyi beste yapamayız. Gerek de yok, çünkü yeterince eser var. Sadece dönem üslupları göz önüne alınarak eserlerin düzenlemesi yapılıyor. Tıpkı cazcıların, caz standartlarını yorumlaması gibi. Eğer bir eserin elimizde küçük bir parçası varsa, geri kalanını bulmak için uğraşıyoruz. Uzun araştırmalar yapılıyor. Dönemi, üslubu inceleniyor. Sonra eseri tamamlayıp, yorumluyoruz. 

Erken Çağ müziğinde dönemin enstrümanlarını müzede bulmak, yeniden üretip, tahminen geçmişin seslerini yakalamak mümkün. Fakat o günün seslerini, şarkı tekniklerini bilmiyoruz. Belki 17.yy'da, bugünkü bel canto tekniğine benzer üslupla şarkı söyleniyordu, belki çok farklı bir teknikti. Dolayısıyla çok özel seslerle, dönemin ruhuna uygun şarkı söyleme yöntemleri geliştirmemiz gerekiyordu. İstanbul'a birlikte geleceğimiz Katalan soprano Nuria Rial, Barok Çağ üzerine uzmanlaşan sıradışı bir solist. Klasik müzik birikiminin yanı sıra geleneksel müzik türlerini de iyi biliyor. Soprano Lucilla Galeazzi ise günümüz geleneksel İtalyan müziğindeki en güzel seslerden biri, izleyiciyle iletişimi çok etkileyici.



diğer albümler

2013-Mediterraneo
2012-Los Pájaros Perdidos
2011-Monteverdi-Vespro della Beata Vergine
2010-Via Crucis
2009-Monteverdi-Teatro d'Amore
2004-Cavalieri-Rappressentatione di Anima
2004-All' improvviso"-Un po’ di Follie
2002-La Tarantella-Antidotum Tarantulae






10 Mart 2013 Pazar

.:Leszek Możdzer-2011-Komeda:.




1.Svantetic
2.Sleep Safe and Warm
3.Ballad for Bernt
4.The Law and The Fist
5. Nighttime, Daytime Requiem
6. Cherry
7.Crazy Girl
8.Moja Ballada




albüm / sanatçı bilgisi

Polonya toprakları müzik açısından en verimli yerlerden biridir. Söz konusu özellikle piyano olduğu zaman benim ilk aklıma gelen isimlerden biridir. Çünkü romantik dönemin en önemli bestecilerinden Chopin'in dünyaya geldiği bir yerdir Polonya. Onun piyano için yazdığı birbirinden güzel eserlerle kendinden geçemeyecek birini düşünemiyorum. Piyano için teknik açıdan en zor ama bir o kadar da zorluğuna rağmen kulaklarda ve insan ruhunda bıraktığı güzel etkiyi unutabilecek bir kişiyi düşünemiyorum.

Bu toprağın günümüz dahilerinden biri de Leszek Możdżer'dir.

1971 yılında dünyaya gelen bu jazz piyanisti sadece Polonya'nın dünyanın en iyi jazz piyanistleri arasında yerini alırken onun tuşlara dokunuşunda Chopin'den esintileri bulmak mümkündür. Son derece yetenekli bu müzisyen küçük yaşlarda başladığı müzik serüvenini iyi bir müzik eğitimiyle birlikte sürdürüp karşımıza bizleri dinlerken mest eden tınılarla bıraktığında dünyanın her türlü anlamsızlığına rağmen müzik olmasaydı dayanamayacağımız gerçeğiyle çıkıyor.

Dünyanın hemen hemen en iyi müzisyenleriyle birlikte çalışmalar yapan sanatçı aynı zamanda klasik müzik eğitimi de aldığından Chopin'i en iyi yorumlayan sanatçılardan da biridir. Bana göre Leszek Możdżer'i büyük yapan özelliklerden biri de müziğin her türüne ilgi duyup sadece klasik yada jazz müzikte kalmayıp aynı zamanda rock müziğinde en iyi yorumcularının eserlerini kendi duygu ve düşünceleriyle birlikte harmanlayabilmesidir.

Son derece yetenekli sanatçının doğal olarak diskografiside oldukça kalabalık. Kişisel çalışmalardan çok diğer sanatçılarla birlikte yaptığı albümlerle genç yaşına rağmen büyük bir başarıya imza attığını görebiliriz;



diğer albümler

1992-Miłość - Miłość
1992-Damage, with Zbigniew Preisner
1993-Secretely & Confidentionally, with Z.Namysłowski
1994-Chopin - Impressions
1994-Miłość - Taniec smoka
1994-A Farewell to Maria, with Tomasz Stańko
1995-Lonely Town, with Piotr Wojtasik
1995-Miłość & Lester Bowie - Not Two
1996-Live In Holy City, with Michał Urbaniak
1996-Talk to Jesus with Lesław Możdżer Sextet
1996-Miłość - Asthmatic
1996-Leszek Możdżer & David Friesen - Facing The Wind
1997-Leszek Możdżer & Adam Pierończyk - Live in Sofia
1998-Requiem to my Friend, with Zbigniew Preisner
1999-Impressions on Chopin
2000-10 łatwych utworów na fortepian solo, with Z.Preisner
2000-Bosa, with Anna Maria Jopek
2002-Barefoot, with Anna Maria Jopek
2002-Nienasycenie, with Anna Maria Jopek
2002-Anna Maria Jopek & Friends with Pat Metheny -Upojenie
2003-Farat, with Anna Maria Jopek
2004-Piano
2004-At The Carnegie Hall, with Adam Makowicz
2004-Piano Live
2005-The Time, with Lars Danielsson and Zohar Fresco
2005-Secret, with Anna Maria Jopek
2006-Between us and the light with L.Danielsson and Z.Fresco
2007-The Apostasy with Behemoth
2007-Pasodoble, with Lars Danielsson
2007-Live, with Lars Danielsson and Zohar Fresco
2007-ID, with Anna Maria Jopek
2008-Live in Gdańsk with David Gilmour
2008-Firebird V11, with Phil Manzanera
2009-Tarantella, with Lars Danielsson
2011-Komeda
2012-The Last Set Live at the A-Trane, with Walter Norris

Kubaba'ya aldığımız Komeda albümü ise yine bu toprağın yetiştirdiği büyük besteci Krzysztof Komeda'nın eserlerinden oluşmuştur. Gerçekten albümündeki tüm eserler insanı farklı boyutlara sürekleyebilen tınılara sahiptir. Bu dünyaya ait olmadığınızı hissettiğiniz anda etrafa yayılan tınılarla birlikte sizi gerçeklerle son derece tatlı bir şekilde yüzleştiren ve yüzünüze belli belirsiz gülümsemeler yerleştiren melodilerdir.

Leszek Możdżer'in olağanüstü hakimiyetiyle piyanonun efsaneleştiği albümlerden biridir. Hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak isterseniz web sayfasını ziyaret edebilirsiniz:

web sayfası




1 Mart 2013 Cuma

.:Omer Klein-2009-Heart Beats:.





01-Heart Beats
02-Voices Of War
03-Arak
04-Yemen
05-Ship Of Fools
06-Niggun
07-Alma
08-5/8 Mantra
09-Shalvat Nefesh
10-Middle East Blues
11-Remembering
12-Sun Light

albüm/ sanatçı bilgisi

1982 İsrail doğumlu çok genç bir piyano virtüözü, bestecisi ve şef..

New York'ta yaratıcı müzik sahnesinin yükselen yıldızlarından biri. Bütün dahi müzikçiler gibi o da 6-7 yaşlarında oyun amacıyla piyanoya başladı ve sonra Sanat prestijli bir okul olan Thelma Yellin'de okudu. Burada İsrail Kültür Bakanlığının dikkatini çekti ve "Üstün Müzisyen" kategorisine alındı. 2003 yılında ünlü İsrailli şairlerin metinlerinden müzik yapma amacıyla bir grup kurdu.

Asıl müziksel başarısı 2006 yılında 24 yaşındayken New York'a taşınmasından sonra gerçekleşti. Sonrasında Danilo Perez, George Garzone, Jerry Bergonzi, Blake Ran ve diğer caz ustaları ile çalışmaya başladı. Yakın arkadaşı basçı Omer Avital, Joel Frahm, Johnathan Blake, MeShell Ndgeocello, Ferenc Nemeth, Jason Lindner, Avishai Cohen, Donny McCaslin, Joe Martin, Jaleel Shaw, Mark Juiliana ve Eric McPherson gibi önemli müzisyenlerle birlikte Carnegie Hall ve diğer önemli New York Caz Kulüplerinde hemen her hafta çalmaya başladı. 15'ten fazla ülkede sahne aldı.

Müziğinin temelinde İsrail, Arap ve Kuzey Afrika müziğinin bir bileşkesi yatmaktadır. Peşpeşe 4 albüm çıkardı. Uluslararası medyada " en heyecan verici ve orijinal müzisyen" olarak lanse edilen Klein gelecekte de güzel işlere imza atacağa benziyor...





diğer albümleri


2007-Duet
2007-Introducing Omer Klein
2009-Heart Beats
2010-Rockets On the Balcony


web sayfası

23 Şubat 2013 Cumartesi

.:Didier Squiban-2009-L'Estran:.




01-L'estran (suite n°1) Part 1 
02-L'estran (suite n°1) Gwerz 
03-L'estran (suite n°1) Part 2 
04-L'estran (suite n°1) Isole 
05-L'étale (suite n°2) L'étale 
06-L'étale (suite n°2) Par Un Beau Soir 
07-Armel & laetitia (suite n°3) Prelude 
08-Armel & laetitia (suite n°3) Fugue  
09-Armel & laetitia (suite n°3) Valse 
10-Armel & laetitia (suite n°3) Impromptu
11-Armel & laetitia (suite n°3) Danse Avec Lila
12-Mon pays (suite n°4) Cantique De Portsall 
13-Mon pays (suite n°4) Danse Pourlet 
14-Breizh (suite n°5) Ouverture 
15-Breizh (suite n°5) L'hymne



albüm/ sanatçı bilgisi


Piyanist, besteci ve aranjör

Kubaba'yı en baştan beri müzikte bir değer oluşturan isimleri bir araya getiren bir site olarak düşündük ve bunu yaparken de eklediğimiz isimlerin en iyi albümünü siteye koymaya çalıştık. Didier Squiban' da nedense bu en iyi albümü seçme işi çok kolay oldu, çünkü -son çıkardığı Mesh albümü hariç (neden böyle bir çalışmada yer aldı bunu da anlamadık) bütün albümleri mükemmel denecek ölçüde güzeldi. Daha önce 'Adarre' albümünü yayınlarken sanatçı hakkında bilgiye yer vermiştik.. O yüzden aynı şeyleri tekrar etmeye gerek yok..Albüme bu linkten bakabilirsiniz..





Squiban, müziğinin; jazz, romantik dönem klasik müzik ve bröton halk müziğinden esintiler taşıdığını söylemiş. Tarihin bir döneminde Britanya'dan  göç etmişler anlamında kullanılmış "bröton" kelimesi. Kendisi de bu durumuna gönderme yapmak amacıyla üçleme bir albüm serisi yapmış (Porz Gwenn / Molène / Rozbras) Bu seri aynı zamanda onun solo piyanist olarak yaptığı ilk çalışmalardan oluşması açısından değerlidir.

Birbirinden değişik ülkelerde-Almanya, Çin, Japonya, İtalya, Çek Cumhuriyeti, İsviçre ve Kore'de-konserler verirken o ülkelerin de müzikleriyle de ilgilenmiş ve gerekli dozlarda çalışmalarında kullanmıştır.




Müzik serüveninde her türlü oluşuma açık olmuş ve solo çalışmalarının dışında çeşitli guruplarla, kilise ve normal orkestralarla ve diğer sanatçılarla ortak işlere imzasını atmıştır..Fotoğraflarında da görüldüğü üzere işini çok seven ve dünyaya pozitif bakan yapısı hemen görülmektedir:)

albümleri

solo piyano

1997-Molène
1999-Porz Gwenn
2000-Concert Lorient
2001-Rozbras
2001-Trilogie pour piano
2003-Ballades
2004-Tournée des chapelles
2006-La Plage
2009-L'estran
2009-L'intégrale Kemener
2010-Le Piano,La Mer, La Bretagne
2011-Adarre

grup ile

1990-Tendances
1994-Jazz à Vauban
1995-Bangor - Formation Sirius
2008-Didier Squiban Trio-Concert à Mexico

orkestra ile

2000-Symphonie Bretagne
2004-Symphonie Iroise

diğer sanatçılarla

1995-Héritage des Celtes en concert - Dan Ar Braz
1995-Enez Eusa - Kemener/Squiban
1996-Karnag "Pierre Lumière"
1996-Penn-Ar-Bed/Brest 96 - Didier Squiban & An Tour Tan
1996- Île-Exil - Kemener/Squiban
1997- Live - Didier Squiban & An Tour Tan
2000-Kimiad - Kemener/Squiban
2003-Manu Lann Huel chante Léo Ferré - Lann Huel/Squiban/Trévarin
2012-Mesk with Sheer K.





web sayfası


19 Şubat 2013 Salı

.:Eleni Karaindrou 2013-Concert in Athens:.




01. Requiem for Willy Loman
02. Eternity Theme 
03. Closed Roads 
04. Waiting 
05. Voyage 
06. Invocation 
07. Tango of Love
08. Tom’s Theme
09. Laura’s Waltz 
10. Adagio
11. After Memory 
12. Farewell Theme 
13. Seeking Theme
14. Nostalgia Song 
15. Waltz of the Rain 
16. Adagio for Saxophone 
17. Dance
18. Requiem for Willy Loman

Eleni Karaindrou - piano
Kim Kashkashian - violin
Jan Garbarek - tenor saxophone
Vangelis Christopoulos - oboe
Camerata Orchestra
Alexandros Myrat - conductor


albüm / sanatçı bilgisi

 

1942 doğumlu. Atina ve Paris'te klasik eğitim almış bir piyanist ve besteci. Şiir ve tiyatro tutkunu, etno - müzikoloji uzmanı. Helenic Müzik Konservatuvarında piyano ve müzik teorisi okudu ve Atina Üniversitesi felsefe bölümünden mezun oldu.Fransız hükümetinin verdiği bursla Sorbonne’da etnomüzikoloji ve Scuola Cantorum’da orkestrasyon okudu.

1975 ile 1982 yılları arasında Radyo Üçüncü Programı yöneticilerinden biri olarak besteci Manos Hacidakis ile birlikte çalıştı. 1975 yılından bu yana Yunanistan’dan ve başka ülkelerden ünlü yönetmenlerle çalışarak 19 film, 42 tiyatro oyunu, 15 televizyon ve radyo programı için müzikler besteledi. Tiyatro alanında, birçok ünlü Yunanlı yönetmenlerle birlikte, National Theatre, Aplo Theatro, Amphitrtro gibi mekanlarda, başlıca Shakepeare, Goldoni, Gorki, Artur Miller, Euripides oyunlarının müziklerini yaptı.

Bakın kendisini ne güzel anlatmış, başkaca bir tanıtıma gerek yok..


Müziğimde ve orkestramda klasik müzik var ancak, bir taraftan da buzuki'den, ney'den, santur gibi enstrümanlardan vazgeçemiyorum. Müziğimi sınırlandıran bir şey yok.O orkestrayı neden öyle kurguladım, neden orada o geleneksel enstrümanı kullandın, detaya girmiyorum, her şey içgüdüsel gelişiyor. Bir ressamın paleti kullandığı gibi kullanıyorum enstrümanları, sanatta bir bilim adamı gibi davranırsanız sanat insanı olmaktan çıkarsınız. Ben geleneksel müzikçi değilim, çağdaş müzik sanatçısıyım. Taksimleri çok iyi biliyorum, yaptığım müzikte de doğaçlama çok kullanıyorum. Geleneksel müzikleri dinlemekten büyük keyif alıyorum. Dünyanın her yerinden farklı renkleri bulmaya çalışıyorum. Anadolulu hissediyorum kendimi. Ailem Asyalı. Anadolu'nun birçok sesini içimde hissediyorum.

Aslında insanlar benim için karar verdi. Benim planlarım arasında film için müzik yapmak yoktu. Başlarda piyanist olmayı düşünüyordum ve doğaçlamalar yapıyordum.İlk çalışmam gerçi sinema için değil tiyatro içindi. İyi bir sonuç elde ettim. İyi de eleştiriler yazıldı.

Ardından başka bir film, derken başka bir film ve yeni aynı yönetmenin bir diğer filmi "Rosa". Bu film bana Angelopoulos'la tanışma fırsatını getirdi. "Rosa" dolayısıyla Selanik Film Festivali'ne katılmıştım. Angelopoulos da festival jürisi başkanıydı. Müziğimi dinledi ve çok beğendi. En İyi Film Müziği Ödülü'nü bana verdi ve bir sonraki yıl çekeceği film için birlikte çalışmayı teklif etti. Böylece "Kitara'ya Yolculuk" filmi için çalışmaya başladım. "Ulis'in Bakış"'ndaki tutumumu Angelopoulos'tan filmin hikâyesini dinlemem belirledi. Genellikle senaryodan sonra beste yapıyorum. Bazen de sadece onun hikâyesi üzerine müzik yazıyorum. "Ulis'in Bakış"nda çekimler başlamadan besteyi yapmıştım.

Klasik müzik konservatuvarındaki 17 yıllık çalışmalarımın müziğim üzerindeki etkisi büyük. En büyük etkinin klasik ya da  Avrupa müziğiyle ilgili formasyonum olduğunu söyleyebilirim. Aynı zamanda cazdan da etkilendim. Fransa'da 7 yıl süren eğitimim sırasında tanıştığım cazcı arkadaşlarım sayesinde iyi deneyimlerim oldu. Konserleri takip ediyordum ve özellikle de oradaki otantik caz müziğinden oldukça etkilendim.

Dağların arasında bir köy olan  Teichio'da doğdum. Çok müstesna bir yaşamım olduğunu düşünüyorum; sürekli yer değiştiriyordum. Çocukluğumda 7 yılım, özgürlük ve barışın hakim olduğu harika bir köyde geçti. Elektrik, radyo, hiçbir şey yoktu. Doğanın sesini duyuyordum, bir de dedemin mandolinini. Ve köydeki kadınlardan çok sesli şarkılar dinliyordum. Harikaydı.

Daha sonra başka bir şehre taşındık ve hayatım tamamen değişti. Sadece sesler ve kokular değildi değişen. Bir açık hava sinemasının yanında yaşamaya başlamıştık. Ben de ilk akşamdan başlayarak filmleri takip eder oldum. Anna Karenina gösteriliyordu. Çok çılgınca bir şeydi. Çocuktum ve hiç böyle bir deneyimim olmamıştı. Geceleri yatağımda yatarken oldukça tuhaf müzikler duyuyordum ki bunlar beni çok etkiledi. Gördüğünüz gibi her şey değişiyordu. Annemi kaybettim. Babam başka birisiyle evlendi ki onun da çok güzel bir piyanosu vardı. Piyanoyu ilk kez okulda görmüştüm ve ilk görüşte aşık oldum. Çok feci bir şeydi. O anı hiç unutamıyorum. Durum böyle olunca babama yalvardım: "Lütfen, lütfen bana bir hoca bul." Ne yapmak istediğini bilen bir çocuktum. Başından beri müziğe aşıktım.10 yaşındayken piyanoda doğaçlamalar yapıyordum. Etrafımda beni dinleyenler "bu çocukta bir şeyler var" diyorlardı. Sonraları bunu yapmayı çok sevdiğimin farkına vardım ve 18 yaşında ilk gerçek bestemi yaptım. Yazılı hale getirdim ve güzel bir akşam yemeğinin ardından arkadaşlarıma çaldım.

Bestelerimde etnik müziği ya da geleneksel yaklaşımla yerel enstrümanları hiç kullanmadım. Sadece yerel renkler kullanırım. Hayat sürekli değişim içinde. Geleneği, anılarımızı dirilmeye çalışmak sonuçsuz bir çaba. Gençlerin rebetikoyu keşfetmesine, yerel müzikler dinlemesine itirazım yok. Ama geçmişin müziğini bugün yeniden üretmeye çalışmak anlamsız. Bu nedenle World Music akımı bir çıkmaz sokak.

İyimserim, hem de çok. Espri yapmayı, güldürmeyi severim. Felsefi, etik açıdan insanlığın neredeyse tükendiği bir dünyada yaşamak beni mutsuz ediyor. Yine de iyimserliğimi koruyup, insanlara yardım etmenin yollarını arıyorum. Dünyaya sırt çevirip neşeli olmak mümkün değil. Gelişmeleri izleyip köşemde kendimi yiyeceğime tepki veriyorum. Bestelerim yeryüzündeki acılara birer aynadır.

Vazgeçemeyeceklerimi şöyle sıralayabilirim: Piyano, çünkü o sesim. Denize yakın olmak, piyanodan görmek isterim. Doğduğum köydeki evimizdeysek, yürüyüşe çıkmak..Çıplak ayakla gezmenin insanın genç kalmasında önemli bir etkisi olduğuna inanıyorum.

Gençken pek çok eser için çok ağlardım. Özellikle klasik müzik dinlerken. Chopin'in prelüdleri, Çaykovski'nin eserleri, Beethoven'in 7. Senfonisi... Tam tam tammmm... Müzik içimizi temizleme aracıdır. Bir müzik aracılığıyla ağladığımızda özgürlüğe ulaşmak için bir nedenimiz olur ve müzik bizi oraya götürür...

Baştan sona zevkle ve duygulanarak dinleyeceğiniz bir albüm..Bütün diğer albümleri gibi..


diğer albümlerden..



1975-Maria Farantouri-The Great Wake ‎(LP)
1979-Periplanisi
1984-Voyage To Cythera
1986-Jan Garbarek - The Beekeeper
1991-L'africana
1991-Unreleased Recordings
1994-Music For Films ‎
1994-The Suspended Step Of The Stork ‎
1999-Ulysses' Gaze ‎
1998-Rosa / Wandering ‎
1999-Eternity And A Day ‎
2000-Music For Films ‎
2000-Theo Angelopoulos Paisaje En La Niebla
2002-Trojan Woman ‎
2004-The Weeping Meadow ‎
2008-Elegy Of The Uprooting-Live
2009-Dust Of Time
2013-Concert In Athens 

web sayfası

14 Şubat 2013 Perşembe

.:Tim Buckley-1967-Goodbye And Hello:.


Phantasmagoria in Two by Tim Buckley on Grooveshark

1. No Man Can Find The War
2. Carnival Song
3. Pleasant Street
4. Hallucinations
5. I Never Asked To Be Your Mountain
6. Once I Was
7. Phantasmagoria In Two
8. Knight-errant
9. Goodbye And Hello
10. Morning Glory





albüm / sanatçı bilgisi



Benim için hayatımda çok önemli bir yerde tuttuğum Tim Buckley'i sanırım en iyi bu özel günde aktarabilirdim. Tim Buckley yaşadığı dönemde gerçekten hemen her genç kızın, kadının gönlünü feth etmiş ender sanatçılardan biridir. Sevgililer günü gibi özel bir günde neredeyse tüm genç kızların sevgilisi olmuş ve bence olmaya da devam eden sanatçıyı bu günde aynı zamanda anmak ta istiyorum.

çünkü;

14 şubat 1947 yılında dünyaya gelmiş olan bu Amerikalı şarkıcı ve müzisyen çoğunlukla halk müziğine yönelik çalışmaları olmasına rağmen jazz, psychedelia, funk, soul, blues avant-garde tarzı müzikleri de kendi bakış açısıyla harmanlayarak müziğinde kullanmasıyla ünlenmiş Amerika'lı dev bir sanatçıdır.

Ne yazık ki çok erken bir yaşta-28 yaşında-aramızdan ayrıldığında pek çok güzel eserde imzasını bırakmıştır. Kendine özgü sesiyle mükemmel bir şarkıcıdır aynı zamanda. Tim Buckley'in bu çok sesli müzik yaşantısında ailesinden gelen genlerin de etken olduğunu ortaya koymalıyız. İtalyan-İrlanda göçmeni bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğinde bu ülkelere ait tınılarla büyüdüğü bir gerçektir. Aynı zamanda koyu bir Miles Davis hayranı olan annesinin katkılarını da unutmamak gerekir.

1956 yılında ailesinin Güney Kalifornia Bell Gardens'a taşınmasıyla ciddi anlamda müzik hayatının başladığını da eklemem gerekiyor. Önce büyükannesinin Frank Sinatra, Miles Davis, Judy Garland, Bessie Smith ve Billie Holiday gibi sanatçıların müziklerini tanıttığı-dinlettiği bir süreçten geçen Tim'in, sonrasında annesi sayesinde Johnny Cash gibi büyük bir sanatçıyı da hayatına sokmasıyla müzik hayatı başlamış oldu. O sıralar 13 yaşlarında olan Tim artık kendi kendine Banjo çalmayı öğrenerek kendi çapında müzik yapmaya başladı.






Gerçekten sesindeki farklı tını onu müzik hayatındaki en yüksek yere getirirken onun aynı zamanda çok iyi söz yazarı olduğunu da atlamamak gerekiyor. Sadece bir yorumcu olarak değil aynı zamanda müziğine söz ve beste olarak katkısı olan sanatçının müzik dünyasına yine kendisi kadar değerli müzisyen oğlu Jeff Buckley'i de getirmiş olması benim için ayrı bir katkıdır. Baba-oğul Buckley'ler uzun zaman yerleri doldurulamayacak müzisyenler olarak müzik dünyasındaki yerlerini çoktan almışlardır.

28 yaş gibi erken bir yaşta aramızdan ayrılan Tim Buckley'in, oğlu Jeff Buckley'de ne yazık ki babasıyla aynı sonu paylaşarak o da erken bir yaşta bu dünyayı terketmiştir. Oğul Jeff Buckley'in adı da müzik tarihine altın harflerle yazılıdır. Erken yaşta aramızdan ayrılmış olmasına rağmen sayısız eserleriyle  hala aramızda yaşamaktadır.



diğer albümler




stüdyo albümleri

-1966-Tim Buckley
-1967-Goodbye and Hello
-1969-Happy Sad
-1969-Blue Afternoon
-1970-Lorca
-1970-Starsailor
-1972-Greetings from L.A.
-1973-Sefronia
-1974-Look at the Fool

konser albümleri

-1990-Dream Letter: Live in London 1968
-1991-Peel Sessions
-1994-Live at the Troubadour 1969
-1995-Honeyman: Live 1973
-1999-Once I Was
-2000-Copenhagen Tapes
-2009-Live at the Folklore Center 1967



toplama albümleri


-1978-The Late Great Tim Buckley
-1983-The Best of Tim Buckley
-1994-Morning Glory
-1999-Works in Progress
-2001-The Dream Belongs to Me: Rare and Unreleased 1968–1973
-2001-Morning Glory: The Tim Buckley Anthology
-2001-Tim Buckley/Goodbye and Hello-2 Albums
-2005-Take 2: Greetings from L.A./Tim Buckley
-2011-Tim Buckley (2011) Rhino Handmade-2 Albums
-2011-Starsailor: The Anthology-Double CD



diğer albümler (LP-DVD)


-1999-Thin Wires In The Voice
-2000-Sing a Song for You: Tribute to Tim Buckley
-2005-Dream Brother: The Songs of Tim and Jeff Buckley
-2007-Tim Buckley: My Fleeting House-DVD

hakkında yazılan kitaplar

-1997-Once He Was:The Tim Buckley Story-Paul.Barrera
-2001-Dream Brother-David Browne
-2002-Blue Melody:Tim Buckley Remembered-Lee Underwood

web sayfası


24 Aralık 2012 Pazartesi

.:Atahualpa Yupanqui-2002-La Guitarra:.




1. La Amorosa 
2. Campo Abierto 
3. El Tulumbano
4. Lloran Las Ramas Del Viento 
5. Siete De Abril 
6. La Amorosa 
7. Zamba Del Viento 
8. La Nadita 
9. Cruz Del Sur 
10. Musica Inmortal/Vidala Litúrgica 
11. Danza De La Paloma Enamorada 
12. La Estancia Vieja 




albüm bilgisi

Asıl adı Hector Roberto Chavero Aramburo' dur. 1908 Arjantin /Pergamino doğumlu şarkıcı, besteci, gitarist ve yazar. Arjantin ve Latin Amerika ülkelerinde tüm zamanların en iyi folk müzisyeni olarak bilinir.

Kullandığı isim ve soy isim iki efsanevi İnka kralının isimleridir ve bu ismi ölene dek kullanmıştır.

"Troubadour" dediğimiz bir gelenek içinde büyüdüğünden olsa gerek küçük yaştan başlayarak yaşamı boyunca içinde olan seyahat etme arzusunu büyük ölçüde gerçekleştirdi. Bu seyahatler onun müziksel deneyimlerine sonsuz bir zenginlik kattı. İlk kemanla başladığı müzik serüvenine gitarla devam etti..Gittiği her yerde halk şarkıları söylemeye başladı. Arjantin'in kuzeybatısında yaşayan Amaichas Kızılderilileri arasında yaşayarak onların müzikleri hakkında etimolojik çalışmalarda bulundu.





1931 yılında Arjantin Komünist Partisi'ne katılmaya karar verdi. Kennedy Kardeşlerine yapılan başarısız bir suikast girişimine katıldığı iddiası nedeniyle Uruguay'a sığınmak zorunda kaldı ve 1935 yılına kadar ülkesine dönemedi.

1935 yılında yerel bir radyo istasyonunun daveti üzerine Buenos Aires'e geldi ve sonradan eşi olacak piyanist Antonieta Paula Pepin Fitzpatrick ("Nenette") ile tanıştı ve Nenette, Pablo Del Cerro takma adıyla yıllarca Yupanqui'ye eşlik etti.

1949 yılına kadar müzik çalışmaları sürekli sansüre uğradı, gözaltına alındı ve birçok kez hapise girdi. 1950 yılında Edith Piaf tarafından Paris'e davet edildi ve 1952 yılına kadar orada kaldı bu süre içinde Aragon, Eluard ve Picasso gibi sanatçılarla arkadaş oldu. Le Chant Du Monde  başlıklı ilk LP sini buradayken yayınladı. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde turnelere çıktı ve Charles Cros Akademisi'nin vermiş olduğu bir ödülü kazandı.





Yupanqui, 1952 yılında Buenos Aires'e geri döndü. Kendini müziğine verdi ve Arjantin Komünist Partisiyle tüm bağlarını kopardı. 1960 yılında Mercedes Sosa sadece onun şarkılarından oluşan bir albüm yaptı. Bu albüm sayesinde gençlerin de Yupanqui'yi tanımasını sağladı. Böylece Arjantin'de geç te olsa popüler oldu:)

1963 ve 1964 boyunca Atahualpa Japonya, Fas, Mısır, İsrail, İtalya ve Kolombiya'yı gezdi. 1972 ve 1973 yılında yayımlanan iki Arjantin müziğiyle ilgili belgesel film çalışmalarında yer aldı. 1976 yılında ülkesinde tekrar diktatörlük rejimi kurulunca temelli olarak Fransa'ya yerleşti ve 84 yaşında (1992) ölene dek burada (Nimes Kentinde) kaldı.

Yaşadığı süre boyunca kırılması zor bir rekora da imza atarak 12.000'in üzerinde şarkı kaydetti. Yaptığı son kayıt "La Pura Verdad" dır ve bir alanın ortasında ahşap bir sandalyede oturarak çalarken videoya çekilmiştir. Sesi eskisi kadar güçlü olmasa da hala çalabildiğini ve üretebildiğini gösteren o coşkulu bakışını korumaktadır..




albümlerinden bazıları..

-From Argentina to the World
-Thirty Years of Singing
-Basta Ya
-Viajes Por El Mundo
-Atahualpa Yupanqui
-Camino del Indio
-Mis 30 Mejores Canciones
-El Canto De La Tierra
-Buenas Noches Compatriotas
-Las Voces Del Siglo XX Vol.18
-Recital De Guitarra
-La Paloma Enamorada
-Caminito del Indio
-Atahualpa Yupanqui. Vol. 1
-30 Ans De Chansons
-Vidala del Silencio
-¡Soy libre! ¡Soy bueno!
-Nada Mas
-Madre del Monte
-Soy Libre, Soy Bueno
-Atahualpa Yupanqui. Vol. 2
-Los Esenciales
-Milonga Del Solitario
-15 Songs To Remember-15 Canciones Inolvidables
-El Payador Perseguido
-La Añera
-L' Integrale
-Lo Mejor
-The Guitar Poet-El Poeta De La Guitarra
-Don Ata
-Canción para Pablo Neruda
-Cantor de Pueblo: Atahualpa Yupanqui
-Quisiera Tener un Monte
-Atahualpa Yupanqui-Paco Ibañez
-Cancion Para Pablo Neruda
-Atahualpa Yupanqui Live in Rotterdam
-El canto del viento
-Atahualpa Yupanqui - La Añera
-L'Intégrale, Volume 2
-L'Intégrale, Volume 3
-Danza De La Luna
-L'Intégrale, Volume 1
-Duerme Negrito, Alma de Argentina
-Buenas Noches
-Le Chant Du Monde
-El Alazan
-El Unico Atahualpa Yupanqui
-L'Intégrale, Volume 4
-Choral Recital: Hodie Vocal Ensemble
-L'Intégrale, Volume 5
-La Pura Verdad
-El Payador Perseguido (Relato Por Milonga)

daha fazlası için tıklayın..

kitapları

1940-Piedra Sola
1943-Aires Indios
1953-Cerro Bayo
1960-Guitarra
1965-El Canto del Viento
1972-El Payador Perseguido
1992-La Capataza

web sayfası

ku ba ba..

Mitolojide, ay Kibele'nin simgesidir, zira o, aynı zamanda, aytanrıçasıdır da... ... Anadolu uygarlıkları içinde en dikkat çekici özelliklere sahip olan Kibele, aynı zamanda "Kubile", " Agdistis" "Artemis" ,"Vuruşemu", "Hepat" ve Frigler'de KUBABA olarak bilinir. ... O dönemde toplumda kadın erkeğe eşdeğer konumdaydı ve " Kybele" ismi de bu inancı simgelemektedir. ... Bu blog ise kadına ve müziğe yani, hayatı besleyen iki kaynağa adanmıştır..