1972 doğumlu Suriye' li besteci ve piyanist Arap dünyasında en çok tanınan çok yönlü sanatçılardan biridir.
Malek Jandali Almanya'da doğdu ancak Suriye'de büyüdü. 1988 yılında Suriye Ulusal Genç sanatçılar yarışmasında birincilik alarak müzik kariyerine piyanist olarak başladı. Arap Konservatuarında okudu. Çaykovski Moskova Konservatuarı'nda Valdimir Zaritsky ve Victor Bunin' den dersler aldı.
1995 yılında ABD'den tam burs alarak müzik öğrenimini devam etmek için NCSA North Carolina School of the Arts'da müzik eğitimine devam etti.
Dünyanın sayılı senfoni orkestralarıyla birlikte konserler verdi. Bir çok ödülün sahibi Malek Jandali gerçekten sayılı piyanistlerin arasındadır.
Buraya alınan albüm ise bir çok yönden çok önemli albümlerden biridir. Dinlediğiniz zaman hak vereceğinizi düşünüyorum. Klasik bir eseri genelde zevk hanemizde yer almıyorsa dinlemek oldukça zordur. Ancak bu albüm tüm bölümleriyle hiç atlanmadan dinlenebilecek muhteşem bir performansı içinde barındırıyor.
Hatta albüm bittikten sonra bir kaç kez daha dinlemek isteyebileceğiniz bir albüm. Klasik müzikte bize de ait özelliklerin böylesine güzel harmanlandığı başka bir albüm neredeyse yok.
Bu albüm bir başka yönden de son derece ilgi çekecek bir özelliği içinde barındırıyor. Arkeologların yaptığı keşifler sonucunda Ugaritlere ait taş tabletlerin çözülmesiyle bazı müzik notalarına ulaşılmıştı.Bu albüm Tunç Çağından kalma o melodilerin bir kısmının Malek Jandali tarafından bir kez daha yorumlandığı bir albümdür aynı zamanda.
Arkeolojiye meraklıysanız bu anlamda yapılan çalışmaların müzikle ilgili bölümlerini "Sümerlerde Müzik" başlığı altında dört bölümde anlatmaya çalıştığım yazılarda bulabilirsiniz... Sümerler'de müzik
Jandali yi büyük bir sanatçı yapan özelliklerden biri de budur kuşkusuz. Kendi kültürüne ait özellikleri çağdaş bir anlayışla tekrar yorumlamak...
Kuşkusuz bu eski çağa ait melodileri yorumlarken, kendi ülkesine ait makamsal özellikleri de eklemeyi unutmamış. Bunları yaparken batı müziğinin makamsal özellikleri ve çok sesliliğiyle öylesine güzel harmanlamış ki ayakta alkışlanacak bir albüm açıkcası.
Son parçayı dinlerken böyle arabeske can feda diyebilirsiniz:)
Bu albüm; Seregey Kondrashev yönetiminde Rus Filarmoni Orkestrası, Andrey Kudryavtsev Konzertmeister ile kaydedilen özgün müzik kompozisyonları içermektedir.
Belki de öğrencilik yıllarımda en zorlandığım derslerin başında bizlere objektif olabilmek adına verilen "Müzik Etik"i dersi başı çekiyordu.
Öyle ya kendimizi bildiğimizden beri kendi iç dünyamızda nesnel koşulların tetiklemesiyle oluşturduğumuz bir dünya da yaşarız. Bu dünyadan çıkıp bize yabancı bir dünyaya pencere açmak o kadar kolay değildir.
Yıllara yayılan süreç içerisinde müzik eğitimciliği de yapmak doğru bir eğitim için objektif olabilmeyi beraberinde getirdiğinden, öğrencilik yıllarımıza ait; "bu ne işime yarayacak ?" düşüncesi sizin kazanımlarınız olacaktır.
Bu sebeple söz konusu müzik olduğu zaman kişisel zevklerimi dışarıda bırakarak bilimsel düşünceyle yorumlarda bulunmak alışkanlıklarım arasına girdi.
Yakından tanıdığım insanlara da farklı bir gözle bakamadım şimdiye kadar, bundan sonra da bakabileceğimi sanmıyorum.
Münip Utandı çok yakından tanıdığım bir sanatçıdır. Ve tüm samimiyetimle Türk Müziğindeki en iyi seslerden biridir diyebilirim. Türk Müziğini bu denli çok seven, onun tarihi geçmişine duyduğu saygıyla işini de son derece titiz bir şekilde yürütmeye çalışan başka bir sanatçı tanımadım.
Doğru iş yapabilmenin özü bilgiden geçtiğinden, konusunu çok iyi bilmesine rağmen öğrenecek çok şeyler olduğunun bilinciyle çalışmalarını bir öğrenci titizliğinde sürdüren, başkalarına olduğu gibi kendisine de son derece objektif davranan büyük bir sanatçıdır.
Ortaya güzel eserler sunabilmek sanırım biraz da yaşama bakış açısındaki pencereyle de doğru orantılı. Ve yaşamı paylaştığın insanları doğru seçebilmekle de...
Bu anlamda kendisi gibi sanatçı olan eşi ve beraber çalışmaktan gurur duyduğum yine sanatçı kızı ile de öylesine bir bütünlük içinde bir yaşam sürerler ki, bu bizlere doğru tınlama olarak geri döner.
Sevgili Münip Utandı'nın bir cümlesini buraya almak istiyorum. Çünkü söylediği her cümleyle özdeş bir davranış gösterdiğini biliyorum;
" Ben dinleyiciyi yormayan, dinginleştiren yaklaşımdan yanayım. Dinleyici şarkıların gölgesinde huzur bulmalı, ruhunun derinliklerine seyahat etmeli. İnsan sesinin ve bu müziğin ruhu tedavi edici bir özelliği var. Almanya'dan mektup gönderen bir dinleyicim, sesinizin psikiyatrik tedavi gören bir hastada ilaç yerine geçtiğini biliyor musunuz, diye yazmış. Klasik Türk Müziği fazlalıklardan arındıkça, sadeleştikçe çağdaş insana yaklaşır, ruhuna ulaşır. Bestecileri ve eserlerini derinlemesine inceleyerek yorumumu oluştururum. Mesela Hacı Arif saray hayatı yaşamıştır, Şevki Bey ise sokağa yakındır. Bazı eserlerin öyküsü vardır. Konser programlarını, CD'leri tüm bunları düşünerek hazırlarım. Deneylere açığım. Bir albümümde "Üsküdar'a Giderken"i hasbıhal şeklinde okudum. Bir halk ilahisinin arasında taksim, kaside denebilecek doğaçlamalar yaptım. "
Evet onun sesini duyduğunuzda bambaşka bir boyuta gidebilirsiniz. Bu dünyaya ait anlamsızlıklar sanki yokmuş gibi bir anlık huzur dünyasına yolculuğa çıkarsınız.
Onu hiç tanımayan biri olarak onu tanıtmam gerekmiş olsa yazacağım cümleler şunlar olurdu;
24 Ağustos 1952 yılında Antakya’da doğdu. İlk,orta ve lise öğrenimini bu şehirde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesin’deki yüksek öğrenimi sırasında Ruhi Ayangil yönetimindeki Boğaziçi Üniversitesi Türk Müziği Korosu’na Prof.Dr.Ali Rıza Kural yönetimindeki İ .Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Korosu’na Melahat Pars yönetimindeki Kadıköy Musiki Cemiyeti’ne ve daha sonra Süheyla Altmışdört ve Ender Ergün yönetimindeki Üniversite Korosu’na devam etti.
1976 yılında kurulan İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun ilk kadrosunda yer aldı. Bu tarihten itibaren büyük destek ve teşvik gördüğü Nevzat Atlığ ile çalışmalarını sürdürdü. Koronun yurt içinde ve yurt dışında verdiği konserlerde TV ve Radyo programında solist olarak görev aldı.
Çok sayıda özel konser veren Utandı, TV dizilerine, tiyatro oyunlarına ve radyofonik piyeslere sesi ile katkıda bulundu.
Uluslarası İstanbul Festivali, Bach Günleri, Gaetano Donizetti Bergamo Musica Festival, Akl-ı Selim’in Müziği, Ülker Türk Müziği Günleri, Gülnihal,Uluslarası Adalar Festivali, Nardis Jazz Club gibi birçok müzik festivallerine ve etkinliklerine solist olarak katıldı.
Yansımalar, İnce Saz, Neva Saz, Ruhi Ayangil Meşk Birimi gibi birçok topluklarla konserler vermektedir. Sesinin genişliği ve orijinal rengi ile son dönemin önde gelen yorumcularından biri olarak kabul edilmektedir.
Müzik dışında stilize resim çalışmalarında da bulunan sanatçı bu konudaki eserlerini 1994 yılında Beyazıt Devlet Kütüphanesin’de düzenlediği bir sergide değerlendirmiştir.
Anne ve Bebek Sağlığı Vakfı’nın mütevvelli heyetinde olan olan Utandı bu vakfın yararına zaman zaman konserler vermektedir. Bir dönem Açık Radyo’da da “Unutulmuş Ne Varsa” isimli solo programı canlı olarak sunan Münip Utandı; ayrıca İTÜ Devlet Konservatuarı’nda uslüp, repertuar ve yorum dersleri vermektedir.
Halen görev yaptığı Devlet Klasik Türk Müziği Korosun’nda uzun yıllar sanat kurulu üyeliği de yapan Münip Utandı ses sanatçısı Ceyda Utandı ile evli olup; İTÜ Türk Müziği Konservatuarı’ndan yüksek lisans mezunu ses sanatçısı Merve Utandı’nın babasıdır.
albümleri
1994-Büyük Bestekar Büyük Ustalar Yapı Kredi Bankası-Yesari Asım Arsoy 1995-Aynalıkavak’tan Kalamış’a-Kalan Müzik 1997-Münip Utandı-Kalan Müzik 1998-Bitmese Sevgi-Kaf Müzik 2001-Seslenişler Bekleyişler 2003-Gidem Dedim 2004-Mevlana Yolu 2005-Boğaziçi 2005-Ah Yeşil Bursa 2007-Çeşm-i Dil 2007-Fikrimin İnce Gülü 2009-Eski Şarkılar 2009-75.yıl Ünlü Bestekar II.Klasik Dönem 2010-Kuy-i Hicaz
Ama o bütün bu gerçeklerin dışında bir sanatçıdır benim için. Müzik dışında görsel sanatlarla da ilgilidir. Bunu ortaya koymaktan pek hoşlanan bir sanatçı olmasa da bu yeteneğinin de tanınması fikrindeyim. Ona ait bir çalışmayı buraya ekliyorum. Emin olun çok daha güzelleri kendi evindedir.
Yılların bu değerli sanatçısı, her konserinde sanki ilk kez sahneye çıkıyormuşcasına heyecan duymaya devam ederken bizler de Türk Müziğinin doğru insanlarla ve doğru seslerle kişilerde yaşattığı muhteşem duyguları duymaya devam edeceğiz.
2. Das Hohelied - Maria Farantouri 3. Andonis - Maria Farantouri 4. Der Flüchtling - Maria Farantouri 5. Wenn der Krieg zu Ende geht - Maria Farantouri 6. Das Hohelied - Nadja Weinberg 7. Andonis - Nadja Weinberg 8. Der Flüchtling- Nadja Weinberg 9. Wenn der Krieg zu Ende geht -Nadja Weinberg
12. Der Flüchtling -Elinoar Moav Veniadis 13. Wenn der Krieg zu Ende geht- Elinoar Moav Veniadis 14. Rede in Mauthausen -Simon Wiesenthal
albüm / sanatçı bilgisi
Oldukça ilginç albümlerden biridir. Özünde;
-Das Hohelied -Andonis -Der Flüchtling -Wenn der Krieg zu Ende geht
adlı şarkıların farklı dillerde, farklı müzik formlarında, farklı sanatçılarla birlikte doldurulmuş bir anma albümüdür.
Iakovos Kambanelis
2 aralık 1922 doğumlu 20. yüzyılın önemli Yunanlı edebiyatçılarından biridir. İkinci Dünya savaşında Mauthausen-Gusen toplama kampından kurtulmuş ve burada yaşadıklarından yola çıkarak 1965 yılında yazdığı dört şiirle tanınmış bir edebiyatçıdır. Bu şiirlerini yine ünlü müzik adamı Mikis Theodorakis bestelemiştir. Bu şiirlerin popüler olmasında yine Yunan sanatçısı Maria Farantouri nun çok büyük bir katkısı vardır.
Ve albüm Maria Farantouri'nun yorumlarıyla birlikte diğer sanatçıların da yorumlarıyla Elinoar Moav Veniadis, Nadia Weinberg tarafından Yunanca, İbranice ve İngilizce olarak sunulmuştur.
Bu albüm Auschwitz toplama kampında yaşamlarını yitiren, soykırım ve ayrımcılığa karşı Auschwitz toplama kampının kurtuluş yıldönümüne adanmıştır.
Mikis Theodorakis
1925 doğumlu. Yunanistan'ın Hios Sakız adasında, Giritli bir baba ve İzmir Urla'lı bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. 1000 dolayında şarkı yazmıştır. Gelmiş geçmiş en büyük bestecilerden biridir. Sanatsal etkinliklerine hep siyasal mücadelesi eşlik etmiştir. Özellikle Albaylar Cuntası'na karşı verdiği mücadele onu dünya çapında diktatörlük karşıtı direnişin sembolü haline getirmiştir.
diğer albümleri
Theodorakis'in çok fazla albümü olduğu için buradan inceleyebilirsiniz.
Disc 1 01. I Love You Porgy 02. Love Me or Leave Me 03. Mood indigo 04. You'll Never Walk Alone 05. Little Girl Blue 06. My Baby Just Cares For Me 07. Good Bait 08. Plain Gold Ring 09. Central park Blues 10. African Mailman 11. See Line Woman 12. When I Was A Young Girl 13. Please Read me [Live] 14. For A While [Live] 15. House Of The Rising Sun [Live]
Disc 2 01. To Be Young, Gifted And Black [Live] 02. The Assignment Song [Live] 03. I'll Look Aroud [Live] 04. Don't Let Me Be Misunderstood [Live] 05. No Opportunity Necessary, No Experience Needed [Live] 06. Gin House Blues [Live] 07. After You've Gone [Live] 08. Ain't No Use [Live] 09. Blues [Live] 10. Zungo [Live] 11. Pirate Jenny [Live] 12. Don't Smoke In Bed 13. To Love Somebody [Live] 14. You Took My Teeth [Live]
Disc 3 01. The Other Woman [Live] 02. Mississippi Goddam [Live] 03. Four Women [Live] 04. I Want A Little Sugar In My Bowl [Live] 05. Do what You Gota Do [Live] 06. Ne me quitte pas [Live] 07. He Needs Me 08. He's Got The Whole World In His Hands 09. Backlash Blues [Live] 10. For All We Know 11. Cotton Eyed Joe [Live] 12. Ain't Got No... I Got Life [Live] 13. Sunday In Savannah [Live] 14. When I Was In My Prime [Live]
albüm / sanatçı bilgisi
Nina Simone, gerçek adı; Eunice Kathleen Waymon, (1933-2003) ABD'li şarkıcı, şarkı sözü yazarı, piyanist, insan hakları savunucusu.
Bütün hayatı, şarkıları gibiydi. Ne eksik, ne de fazla. O kimseninkine benzemeyen, olağanüstü bir denetimin yanı sıra beklenmedik patlamalar, şaşırtıcı vurgulamalarla, söylediği şarkıyı silbaştan yazan sesi, huzursuz bir varoluşun sesiydi. 1992’de çıkan otobiyografisinde, zaman zaman hayatımıza fon müziği olmuş şarkıların ardındaki kadının durmadan kendine batan, öfke ve aşkla ağırlaşmış hayatını yansıtıyordu. Farklı doğmanın, farklı olmanın, farkını koruyarak varolmanın bütün gerilimi, onun şarkılarına tutkun olanları kucakladı. ‘Soul tapınağının baş rahibesi’ adıyla anılan bu kadına pek çok ad takıldı; şu dünyada durduğu yeri belirlemek için pek çok unvan yakıştırıldı. Oysa o, arkadaşı Duke Ellington’un dediği gibi, ‘Kategoriler üstü’ydü.
1933 yılında Kuzey Carolina’nın Tyron’unda yoksul bir ailenin yedi çocuğundan altıncısı olarak dünyaya geldi. Henüz dört yaşındayken kilise korosunda piyano çalıyor, şarkı söylüyordu. Adı, Eunice Waymon’du. Anası, onun ilk siyah klasik piyano virtüözü olmasını istiyordu. Eunice, Bach’ın baş döndürücü zenginliğiyle tanışmış, piyano yeteneğini epeyi geliştirmişti. Ama siyah olmanın, bu yolda karşısına dikileceğini, hiçbir zaman istediği yere gelemeyeceğini sezmişti.
Öte yandan ayakta durabilmek için para kazanması gerekiyordu. 1954’de Atlantic City, New Jersey’de bir İrlanda barında çalmaya başladı. Önceleri hiç ciddiye almamış olduğu şarkıcılığa zoraki geçişiyle birlikte adını değiştirdi. Nina, küçük kız demekti. Soyadını da çok sevdiği Fransız oyuncusu Simone Signoret’nin adından aldı. Nina Simone.
50’lerde ilk kayıtlarını doldurdu. Aralarında ömür boyu klasikleri arasına girecek olan ‘Don’t Smoke in Bed’, ‘Plain Gold Ring’, ‘Little Girl Blue’ da vardı. Ama Gershwin’in ilk siyah müzikâli olan şanlı ‘Porgy and Bess’inden ‘I Love You Porgy’ yorumu, Nina Simone’u o İrlanda barından Carnegie Hall’a kadar taşıdı. 1959’da New York Town Hall’da verdiği konserden sonra artık bir stardı.
Ama yetmiyordu. O, daha sonraları karşılaştırılmaktan bezip ruh akrabalığını reddedeceği Billie Holliday’in kumaşındandı. Şarkıları yorumlayışındaki o irkiltici çıplaklık, sesinin en dipsiz koyuyla en ışıklı parlak arasındaki yolculuğu, kalıplara meydan okuyan tarzı, onu bekleyen tacın dikenli olacağının göstergesiydi. Huysuzdu. Ella Fitzgerald gibi, pırlantalarını takıp şanlı siyah şarkıcılar geleneğinin mutlu bir halkası olacağı yoktu. Siyah olmak üstüne, kadın olmak üstüne, yoksul olmak üstüne kafa yoruyor, hırçın bir telaş içinde kendi kimliğine çalışıyordu.
Amerika’nın derininde dörtnala at koşturan ırkçılık ve saldırıları karşısında isyan kaçınılmazdı. Nina Simone’un hayatını değiştiren olay, 1963 Eylül’ünde Alabama’nın Birmingham’ında ırkçılar tarafından bir kilisenin bombalanması sonucu dört siyah kızın ölmesidir. Simone, o bir anda marşa dönecek olan şarkısını besteler: ‘Mississippi Goddam’. ‘Ah, bu koca memleket yalanlarla dolu/ hepiniz öleceksiniz, sinekler gibi’ sözleriyle yırtıcı bir isyan şarkısıdır.
Kısa sürede yakaladığı başarı sayesinde Colpix Records ile 1964 yılına kadar sürecek bir kontrat imzaladı. Bu süre zarsında Colpix'ten 10 albüm çıkardı. Bunlardan 6 tanesi stüdyo, 4 tane ise canlı kayıttı. Bu albümlerde yer alan "Wild Is The Wind", "Sayanora" ve "Samson And Deliah" gibi Colombia film müzikleri de bulunmaktaydı. 1961 yılına gelindiğinde Andy Stroud ile evlendi ve ertesi yıl kızları Lisa Celeste dünyaya geldi. 1964 yılında anlaşması biten Nina Simone, Simone Mercury'e bağlı Philips ile kontrat imzaladı ve 3 yıl zarfında 7 albüm çıkardı. Ünlü ve kendiyle özdeşleşen şarkısı "Don't Let Me Be Misunderstood" bu dönemde ortaya çıktı.
1966 yılında eşinin menajerliği ile RCA'yle 1974 yılına kadar geçerli bir kontrat imzaladı. Parça seçimlerinde de eşimin görüşlerini almaktaydı. Nina Simone, RCA'den dokuz albüm çıkardı ve bu dönemde en popüler şarkılarını yaptı. Ünlü müzikal "Hair"de yer alan "Ain't Got No" adlı şarkını yorumu ile İngiltere listelerinde 2. sıraya kadar yükseldi.
Nina, artık sokaklara dökülmüş, mücadeleye katılmıştır. Malcolm X’i izler. Şair Langston Hughes’un kendi için yazdığı ‘Backlash Blues’la bir adım daha atar. Dallardan sarkan asılmış siyah ölülerini anlatan ‘Strange Fruit/Tuhaf Meyva’ şarkısıyla iyice huzur kaçırır.
‘Ayaklanmalar, işitilmeyenlerin lisanıdır’ diyen Martin Luther King’e hayranlık besler. Ama Nina’da iktidarın bizzat kendisine karşı bir inançsızlık vardır. Siyahların çoğunlukta olup iktidarı ele geçirseler beyazlara aynı zulmü uygulayacaklarından dem vurur. Ona kalırsa bütün düzenin toptan değişmesi şarttır. Amerika, yalanlar üstüne kuruludur.
1973 yılında daha fazla tahammülü kalmadığına karar vererek Amerika’yı terk etti. 1985 yılında bir dizi konser vermek için dönene kadar da ayak basmadı. Barbados’a yerleşti. Daha sonra Liberya, İsviçre, Paris ve Hollanda’da yaşadı. Sonunda kendine aradığı yuvayı, Güney Fransa’da buldu. Ve en hain ayda, bir nisan ayında sessizce öldü. Ardından menajeri, ölüm nedeninin ecel olduğunu açıkladı.
Nina Simone, blues, soul, caz, folk ve pop türlerinin hiçbirine tam olarak adını yazdırmadan, hepsini olağanüstü yorumuyla kutsadı. Hair müzikalinden de, Leonard Cohen’den de, Bob Dylan’dan da, Jacques Brel’den de, Kurt Weill’dan da söyledi. Söylediği her şarkıyı geri alınamayacak kadar kendinin kıldı.
Bu yavuz insan hakları mücadelecisi, eşsiz yorumcu, şimşeklerle ışıyan zorlu bir hayat yaşadı. Şimdi, hemen onun bir aşk şarkısını dinleyin. Sözgelimi ‘Wild is the Wind’i. Onun sesi, bütün aşklarınızda size eşlik edecektir. Dünyayla aşık kavgasına tutuşmuş olmanın ateşini hisseden ruhlar bir daha onmaz. (Yıldırım Türker)
90lı yıllardan sonra kalıcı olarak Fransa'ya yerleşen Nina Simone, Nice Jazz Festival'inin 1977 yılından beri değişmez konuğu haline gelmişti. Avrupa'nın çeşitli ülkelerindeki festivallere de davet almakta ve yoğun bir ilgiyle karşılaşmaktaydı.Yunanistan'da yapılan Thessalonica Jazz Festival'inde sahneye çıkan Nina Simone, yıllar sonra Carnegi Hall'da 2001'de verdiği konserle ABD'deki sevenlerine döndü.
Tarzı ile Aretha Franklin ve Dusty Springfield gibi bayan vokallere ilham kaynağı olmuş ve The Animals, The Beatles ve Bob Dylan gibi isimlerin parçalarını yorumlayarak onlara değişik bir boyut kazandırmıştır. Hayatı, müziğe getirdiği yeni yorum ve kendi imzasını taşıyan albümleri ile sınırlı kalmamış, duruşu ve politik tavrıyla da döneme damgasını vuran bir sanatçı olmayı başarmıştır.
Caz ve soul müziğin en önemli isimlerinden olan Nina Simone, birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuş ve gerek vokal tarzı gerekse politik duruşuyla sadece dönemi ile kısıtlı kalmamış, ölümünden yıllar sonra bile hatırlanmaya ve takip edilmeye devam edilen bir sanatçı olmuştur.
diğer albümler
1958 Little Girl Blue 1959 Nina Simone and Her Friends 1959 The Amazing Nina Simone 1959 Nina Simone at Town Hall 1960 Nina Simone at Newport 1960 Forbidden Fruit 1962 Nina at the Village Gate 1962 Nina Simone Sings Ellington 1963 Nina's Choice Compilation 1963 Nina Simone at Carnegie Hall 1964 Folksy Nina 1964 Nina Simone in Concert Live 1964 Broadway-Blues-Ballads 1965 I Put a Spell on You 1965 Pastel Blues 1966 Nina Simone with Strings 1966 Let It All Out 1966 Wild Is the Wind 1967 High Priestess of Soul 1967 Nina Simone Sings the Blues 1967 Silk & Soul 1968 Nuff Said 1969 Nina Simone and Piano 1969 To Love Somebody 1970 Black Gold 1971 Here Comes the Sun 1972 Emergency Ward 1974 It Is Finished 1978 Baltimore 1980 The Rising Sun Collection 1982 Fodder on My Wings 1984 Backlash (Nina Simone album) 1985 Nina's Back 1985 Live & Kickin 1987 Let It Be Me 1987 Live at Ronnie Scott's 1993 A Single Woman
sonradan çıkan albümleri
1969 A Very Rare Evening 1975 The Great Show Live In Paris 2003 Gold 2003 Anthology 2004 Nina Simone's Finest Hour 2005 The Soul of Nina Simone 2006 The Very Best of Nina Simone 2006 Remixed and Reimagined 2006 Songs to Sing: the Best of Nina Simone 2006 Forever Young, Gifted & Black: Songs of Freedom and Spirit
film müzikleri
-American Me (1992) "Don't Let Me Be Misunderstood", -Point of No Return (1993)"Here Comes The Sun", "I Want A Little Sugar In My Bowl", "Feeling Good", "Wild Is the Wind" and "Black Is The Color Of My True Love's Hair" -Shallow Grave (1994) "My Baby Just Cares for Me" -Stealing Beauty (1996) "My Baby Just Cares for Me" -The Big Lebowski (1998) "I Got It Bad And That Ain't Good" -Billy's Hollywood Screen Kiss (1998) "Love Me or Leave Me" -The Thomas Crown Affair (1999) "Sinnerman" -Scarlet Diva (2000) "Wild Is the Wind" -Scrubs (2001) "Sinner Man" -The Bourne Identity (2002) -The Dancer Upstairs (2002) "Who Knows Where the Time Goes" -Cellular (2004) "Sinnerman" by Felix da Housecat -Before Sunset (2004) "Just in Time" -Kinky Boots (2005) "Wild is the Wind" and "I Put A Spell On You" -Indigo Prophecy (2005, videogame) "No Good Man" -Six Feet Under, Vol. 2: Everything Ends (2005) "Feelin' Good" -Miami Vice (2006) "Sinnerman" by Felix da Housecat -Inland Empire (2006) "Sinnerman" -Last Holiday (2006) "Feeling Good" -The Reaping (2007), "Take Me to the Water" -Wild Tigers I Have Known(2007) "When I Was In My Prime" -Tajnosti (2007) "Little Girl Blue", "Wild Is The Wind", "Feeling Good" -Nuovomondo (The Golden Door) (2007) "Feeling Good" and "Sinner Man" -Entourage (2007) "Sinner Man" -Bella (2007) "Nearer Blessed Lord" -Sex and the City: The Movie (2008) "The Look of Love" -Chuck Season 3 Episode 14 (2010) "Feeling Good" -Luther Season 1 Episode 6 (2010) "Don't Let Me be Misunderstood"
30 Ekim 1951 tarihinde Hindistan'da doğan Trilok Gurtu dünyanın en iyi perküsyoncularından biri olup aynı zamanda bestecidir.
Terje Rypdal, John McLaughlin, Jan Garbarek, Joe Zawinul, Bill Laswell, Maria João & Mário Laginha ve Robert Miles dahil olmak üzere birçok sanatçı ile çalışmalar yapan neredeyse dünyadaki tüm müzisyenlerin beraber çalışmak istediği ilk müzisyenlerden biridir.
Müzisyen bir aileden geldiği için müzikle tanışması doğal olarak erken dönemlere rastlıyor.
Down Beat dergisi tarafından beş kez “Dünyanın En İyi Perküsyon Sanatçısı” ödülünü alan; Hint ritimlerini caz ve rock elementleri ile sentezleyerek ortaya koyan sanatçı sayısız albümleriyle müzik dünyasındaki en iyi sanatçıların başında yer alır.
Onun özellikle ’’Remembrance’’ albümü dünya müziğinde bir baş yapıt olarak kabul edilmektedir. Çünkü İngiltere’de Asyalı müzisyenler tarafından başlatılan ‘’Asian Underground’’ akımının babası olarak tanımlanan Trilok Gurtu’nun, çağdaş bir anlayışla akustik Hint kökenlerine sadık kalarak müzik yaptığını söyleyebiliriz.
Yaptığı her albümde geleneksel özellikteki ritimleri ve ezgileri kullanmakla birlikte çağdaş müziklede onları harmanlayabilen çok yetenekli bir müzisyendir.
Onun isminin duyrulduğu yıl 80'li yılların başıdır. 2000-2001 yıllarında ise kendi grubuyla canlı performans turneleriyle seyircilerden de çok olumlu övgüler aldı. 2003 yılında sayısız turnelere çıktığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda R.E.M., Bob Dylan ve Prodigy gibi ünlü rock yıldızları ve Cesara Evoria, Youssou N’Dour gibi dünya müziğinin ünlüleriyle aynı sahneyi paylaştı.
Bu sanatçılardan başka Don Cherry, Zakir Hussain, John Mc Laughlin, Pat Metheney, Joe Zawinul ve Jan Garbarek gibi cazın devleriyle pek çok turneye katıldı.
Down Beat Dergisi müzik eleştirmenlerince, 5 kez en iyi perküsyon sanatçısı seçilen Trilok Gurtu, BBC 3 radyosu tarafından da 2001 yılında dünya müziği dalında en iyi Asyalı müzisyen ödülüne aday oldu.
Bu albüm 2009 yılında birbirinden değerli sanatçılarla yaptığı gerçekten çok güzel bir albümdür.
Bu albümde kendisine;
Trilok Gurtu: drums, percussion Jan Garbarek: sax Carlo Cantini: violin, keyboards Roland Cabezas: electric, acoustic guitars Kai Eckhardt: bass Johan Berby: bass Sabine Kabongo: vocals
eşlik etmiştir.
diğer albümler
1977-Apo Calypso-with Embryo 1979-Friends-with Toto Blanke Electric Circus 1980-Family-with Toto Blanke Electric Circus 1983-Finale-with Charly Antolini 1985-Song for Everyone-with L. Shankar 1987-Usfret 1987-Ecotopia-with Oregon 1989-45th Parallel-with Oregon 1990-Living Magic 1991-Always, Never and Forever-with Oregon 1992-Que Alegria-with the John McLaughlin Trio 1993-Crazy Saints 1995-Believe 1995-Bad Habits Die Hard 1997-The Glimpse 1998-Kathak 2000-African Fantasy 2001-The Beat of Love 2002-Remembrance 2004-Miles Gurtu-with Robert Miles 2004-Broken Rhythms 2006-Farakala 2007-Arkeology 2009-Massical 2010-Piano Car-with Stefano Ianne
01- Chajem Rebbe 02- Klezmer Five 03- Solom Alejxem 04- Tshiribim 05- Sha Sha di Shwigern Kumt 06- Dem Rebin 07- Yiddishe Tango 08- Terkish Dance 09- Fraytik Oyf der Nakht 10- Di Sapozhkelekh 11- Chohmec 12- Lidele in Idis
albüm bilgisi
Açıkcası hemen her parçasında kendine özgü güzelliği barındıran bir albüm. 1990 yılında kurulan grup, Klezmer müziğinin en güzel örneklerini sunmuş bizlere.
Klezmer müziğinin zaman zaman farklı bir hüzne boğan ve aynı zamanda da yaşamın salt hüzünden olmadığını kanıtlamak istercesine canlı ve ritmik ezgileriyle bezeli muhteşem bir albüm.
Geleneksel Yahudi kültüründen esinlenen grup üyeleri Budapeşte Franz Lizst Akademisi'nden mezun. Zaten müzikleri dinlediğinizde grup üyelerinin bu anlamdaki akademisyen özelliklerine çok yakından tanık oluyorsunuz.
Müzikleriyle olduğu kadar sahnedeki performanslarıyla da göz dolduran grup sahnede teatral anlamda da seyirciyi tatmin eden bir özellik sergiler. Sahne aldıklarında ülkelerindeki prestijli tiyatro oyuncularıyla geleneksel havada yaptıkları şovlarla son derece sevilen bir gruptur.
Bu anlamda bir çok ödülün sahibi olmuşlardır.
"Yidiş Blues" başlığı altında bir belgesel de hazırlamışlardır.
Kısacası sadece müzik adına değil, müziği içine alan bir yaşanmışlığı ortaya koyabilmek adına pek çok çalışmaları olan çok iyi bir gruptur.
gurup üyeleri
Ferenc Jávori - band leader, composer and arranger - piano, vocal Bence Gazda - violin, vocal István Kohán - clarinet, bass clarinet Gábor Tamás - trombone, vocal Anna Nagy - accordion Gábor Kiss - double-bass Végh Balázs - drums, percussion
diğer albümleri
- 2005 -Le Chajem Budapest (DVD) - 2005 -Le Chajem Rebbe - 2001 -Klezmer Suite - 2000 -Yiddishe Blues - 1999 -Purim - 1997 -The Train 7.40 (A 7:40-Es Vonat) - 1995 -A Night in the Garden of Eden
CD 1 1. El Dia que Me Quieras 2. Guitarra Mia 3. Mi Buenos Aires Querido 4. Arrabal Amargo 5. Criollita Deci que Si 6. Vilvio una Noche 7. Aquellas Farras 8. Noche de Reyes 9. Cumparcita 10. Silencio 11. Yira Yira 12. Desden 13. Malevaje 14. Por una Cabeza 15. Haragan 16. Por que Me das Dique 17. Farolito de Papel 18. Buenos Aires 19. Alma en Pena 20. Siga el Corso 21. Te Aconsejo que Me Olvides 22. Mi Noche Triste 23. Mano a Mano 24. Bandoneon Arrabalero 25. Me da Pena Confesarlo 26. Viejo Rincon 27. Rosal 28. Como Abrazado a un Rencor 29. Arrabalero 30. Adios Muchachos
CD 2 31. Tomo y Obligo 32. Un Tropezon 33. Auqel Tapado de Armino 34. Ultima Copa 35. A Media Luz 36. Chorra 37. Corrientes 38. Lo Han Visto con Otra 39. Las Flores de Tu Balcon 40. Caminito 41. Melodia de Arrabal 42. Dandy 43. Esta Noche Me Emborracho 44. Milonga Sentimetal 45. Cuesta Abajo 46. Sus Ojos Se Cerraron 47. Te Odio 48. Vieja Recova 49. Madreselva 50. Rie Payaso 51. Que Vachache 52. Matala 53. Recuerdo Malevo 54. Caminito Soleado 55. Soledad 56. Senda Florida 57. Araca Corazon 58. Cieguita 59. Mala Entrana 60. Volver
albüm/ sanatçı bilgisi
Carlos Gardel (1890-1935) Arjantinli Tango şarkıcısı. Gardel için Latin Amerika’dan dünyaya açılan ilk süperstar demek yanlış olmaz.
Kadifemsi bariton sesi, giyim tarzı, maço olarak görünmesine rağmen duygusal tavırları ve karizmatik kişiliği ile Gardel tangonun bilindik çizgisine yön vermiş, dahası bu çizgi ile özdeşleşmiştir.
Gardel fenomenini en iyi anlatacak örnek mezarı başındaki heykelinde sürekli yenilenerek sönmeden yanan sigarası ya da hayranlarının Gardel her geçen gün daha güzel söylüyor (Gardel sings better every day) deyişi olabilir mi?
Fransız ya da Uruguaylı olduğu tartışılmaya devam edilen Gardel’in müzik çevreleri tarafından kabul edilen kökeni Fransa’dan yana ağır basar. Gardel ya da Charles Romuald Gardes, 11 Aralık 1890’da Fransa’nın Touluse kentinde Berta Gardes’in gayri meşru çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve iki yaşındayken annesi ile birlikte Arjantin’e göç etmiştir. 1906 yılında lise ikinci sınıfta okulu bırakan Gardel, kendisine «El Zorzal Criollo» ismini takan Jose Betinotti’nin teşviki ile Abasto bölgesindeki restoranlarda ve politik merkezlerde şarkı söylemeye başlamıştır.
Don Jose Razzano ismi Gardel’in hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Balvanera bölgesindeki El Pelado isimli kafede Razzano-Gardel ikilisinin oluşması aynı zamanda Gardel’in profesyonel sahne hayatının da başlangıcı olarak kabul edilebilir. Gardel ile Razzano 1912 yılında aralarına gitarist Francisco Martino’yu da alarak üçlü ve 1913 yılında solist Saul Salinas’ıda alarak dörtlü olmuşlar ancak bu dörtlü birlikteliği uzun süre sürdüremeyerek aynı yıl içerisinde dağılmış ve tekrardan Gardel-Razzano ikilisi olarak kariyerlerine devam etmişlerdir.
Gardel-Razzano ikilisi 1913 yılından 1925 yılına kadar birlikte düet yapmış, ilk prestijli işlerini, adına tangolar dahi bestelenen, dönemin önemli kabare-restoranı Armenonville’de gerçekleştirmiştir. Bunu 1914 yılında çıktıkları Teatro Nacional Buenos Aires ve Arjantin turneleri ile 1915 yılında çıktıkları, Gardel’in idolü ünlü İtalyan tenor Enrico Caruso ile tanıştığı, Brezilya turnesi izlemiştir, ikili çalışmalarına, 1915 yılında Gardel’in bir bar kavgasında göğsünden yaralanması ile ara vermek zorunda kalmıştır.
Gardel’in en önemli çıkışı, yaralanmasının ardından 1917 yılında Teatro Empire Buenos Aires’te söylediği ilk tango «Mi Noche Triste» ile olmuştur. Uruguay’ın başkenti Montevideo da Pascual Contursi ile tanışan Gardel, Cantursi’nin Samuel Castriota’ya ait «Uta» isimli parçaya yazdığı sözlerin ardından ismini «Mi Noche Triste» (Hüzünlü Gecem) olarak değiştirdiği parçayı büyük bir risk alarak sahnede söylemiştir. Hatta Gardel’in bu parçayı söylemesine karşı çıkan Razzona Gardel’i sahnede yalnız bırakmıştır. Bir kadın satıcısı ile hayat kadınının diyaloglarını içeren sözlerinde hafif bir Buenos Aires argosu (Lunfardo) kullanılan parça, Gardel’in söylediği ilk tango olmanın yanı sıra farklı içeriği bu kadar rahatlıkla kabul görerek kaydedilip satılmış ilk tangodur.
100.000 kopya satarak o döneme damgasını vuran bu parça ile başladığı tango kariyerinde Carlito 514 tanesi tango olmak üzere yaklaşık 770 parça kaydetmiştir. 1917 yıllından itibaren Arjantin, Şili, Uruguay, Brezilya ve ispanya gibi ülkelerde verdiği konserler ile ününü artıran Gardel, 1924 yılında Buenos Aires’e döndüğünde Radio L0W Gran Splendid’te İlk defa Francisco Canaro orkestrası eşliğinde kaydedilmiş, ertesi sene ise Canaro’nun yerini Osvaldo Fresedo ve orkestrası almıştır.
1925 yılında Razzano ile yollarını ayıran Gardel, ünlü bir solist olarak 1928’e kadar birçok kez ispanya’ya turneye gitmiştir. Gardel, 1928-1929 yılları arasında çıktığı Fransa turnesinde Paris operasından Empire Tiyatrosuna, Florida Kabaresinden Femina tiyatrosuna kadar birbirinden prestijli sahnelerde pekiştirdiği başarısını, aralara sıkıştırdığı italya ve ispanya turneleri ile daha da artırmıştır. 1929 yılında Buenos Aires’e döndükten sonra kendisinden Rio Oe la Plata’nın her iki yakasında söz ettirmeye başlamış ve 1930 yılında ilk kısa filmlerini çekmiştir. Kendisini ve yeni şarkılarını daha geniş kitlelere tanıtabilmek için kısa filmlerde oynamaya başlayan Gardel, Paramount ile imzaladığı ve ispanyolca konuşulan ülkelerde şöhretini artıracağını umduğu kontrat ile ilk uzun filmi «Luces de Buenos Aires» i çekmiştir. Gerçekten de «Luces de Buenos Aires» kısa sürede büyük bir başarı elde etmiş ve «Tomo y Obligo» parçasını hafızalara kazımıştır.
Bu büyük başarının ardından Paramount yetkilileri Gardel’in kullandığı dilin Arjantin’e özgü deyimler ve Lunfardo içermesinden dolayı diğer İspanyolca konuşulan ülkelerde tam olarak anlaşamamasından endişe ederek, Fransa’da yaşayan Arjantinli söz ve senaryo yazarı Alfredo La Perla ile birlikte çalışmaya başlamışlardır. Bu birlikteliğin sonucunda Gardel’in tüm İspanyolca konuşulan ülkelerde mümkün olduğunca eksiksiz ve net olarak anlaşılması sağlanmıştır. Gardel 1932 yılında Fransız Paramount için «Esperame»,»La casa es seria», «Melodıa de arrabal» filmlerini çekmiştir. Bu filmler ile birlikte Melodfa de arrabal, Silencio, Me da pena confesarlo v.s. gibi tangolar doğmuştur.
1933 yılının sonlarına doğru yine kısa bir Fransa ve ispanya turnesinin ardından Amerika Birleşik Devletleri’ne giden Gardel, 31 Aralık tarihinde, en büyük radyo kanallarından biri olan, NBC New York’ta ilk yayınını gerçekleştirmiştir. Bu ilk yayının ardından parçalarını ingilizce söylemeye çalışsa da yabacı dil zorlukları nedeniyle bir kaç ay sonra programı sona erdirilmiştir. Gardel bir sonraki sene, yine Alfredo La Perla’nin senaryo yazarlığı ile New York Paramount Pictures için «Cuesta abajo» (ünlü «Mi Buenos Aires Ouerido» parçasını seslendirdiği film), «Tango en Broadvvay» gibi filmlerde ve ingilizce’sindeki problemlere rağmen Bing Crosby, Richard Tauber ve Ray Noble gibi büyük isimlerle birlikte «Cazadores de Estrellas» isimli Paramount müzikalinde oynamıştır.
Son filmlerinin ardından, gerçekleştirmek istediği Puerto Rico, Venezueta, Aruba, Curaçao, Colombia, Panama, Küba ve Meksika turnesini tamamlayamadan Kolombiya turnesi sırasında Alfredo La Perla ile bindiği uçağın havalanamadan başka bir uçakla çarpışması sonucu çıkan patlama ile Medellin kentinde 24 Haziran 1935’te hayata veda etmiştir. Naaşı Kolombiya, New York, Rio de Janerio’dan sonra Buenos Aires’te La Chacarita mezarlığına getirilmiş ve burada binlerce hayranının katılımıyla «Silencio» (sessizlik) isimli parça eşliğinde defnedilmiştir. Mi Buenos Aires Querido, Volver, Mi Noche Triste gibi parçalarının yanı sıra, at yarışlarına tutkun Gardel’in kadın kokusu filmi ile daha da ünlenen «Por Una Cabeza» tangosunu da Gardel’i anarken unutulmazların arasında saymak gerekir.
Gardel kendisinden önceki dönem ile kendisi ve sonrasını, tango müziği adına keskin bir şekilde değiştirmiştir. Öncesinde tamamen enstrümantal dans müziği olarak, elit kesim tarafından, dünyevi ihtirasların ifadesi olarak kabul edilip hor görülen tangonun geniş kitleler tarafından da benimsenmesini ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Gardel’in Latin Amerika ve Avrupa’da yayılan ünü ve tangonun uluslararası alanda gördüğü ilgi sayesinde Arjantinliler tarafından da benimsenmiştir. Jet hızı ile yükselişi ve zirvede iken yaşanılan trajik vedası ile Gardel, Arjantin halkının gözünde efsaneleşmiştir.
anektotlar
-Gardel’i 1915 yılında karıştığı bar kavgasında kazara yaralayan kişi Ernesto Guevara Lynch, yani Che Guevara’nın babasıdır.
-1917 yılına kadar sadece folk parçalar seslendirerek hiç tango söylemeyen Carlos Gardel 1924 yılında Buenos Aires’i ziyaret eden Prens 8.Edward için şarkı söylemiştir.
-1927 yılında İspanya turnesi sırasında kendisine gerçek vatanının sorulması üzerine 'Benim memleketim tangodur ve onun da başkenti Korrientes Caddesi’dir.' demiştir.
-Gardel’in söylediği son tango bilinenin aksine Gardel tradejisine atfen uğursuzluk getirdiğine inanılan 'Adios Muchachos' değildir. Gerçekte söylediği son tango 'Tomo y Obligo' dur.
-Ölmeden önce bestelediği son şarkısı 'Adios Muchachos' (elveda çocuklar) milongalarda çalınmaz. Sanatçıya duyulan saygıdan dolayı bu şarkı çalındığı zaman dans eden herkes oturur ve şarkıyı dinler.
-Jorge Luis Borges, 1975 yılında yaptığı bir röportajda, Gardel’i hiç bir zaman sevemediğini Gardel’den önce tango müziğinin hareketli, canlı, dans edilebilir olduğunu ancak Gardel ile bütün bunların değişip tangoya hüzün ve gözyaşının hakim olduğunu söylemiştir.
-Parçaları Hollywood filmlerinde kullanılmış-bir örnek: Micheal Radford'un; neredeyse herkesi ağlatan 'Il Postino' filminde ülkesi Şili'denSicilya'nın bir köyüne sürülen şair Pablo Neruda ile eşinin köy evinin salonunda Carlos Gardel'in "Madreselva" sı ile yaptıkları tango sahnesi unutulmazdır.
-Lakabı, 'El Morocho del Abasto'dur. Adına pul basılmıştır. İsmi reklam sektörünün her alanında bol miktarda kullanılmıştır, tişörtten, anahtarlıklara her türlü objede bir meta olarak sömürülmüştür.
diğer albümleri
-100 Anos -100 por Carlos Gardel -12 Clasicos -15 Grandes Exitos -15 Grandes Éxitos -18 Grandes Exitos -20 Exitos -20 Grandes Exitos -23 Grandes Tangos -30 Exitos : El Rey Del Tango -30 Grandes Exitos -38 Masterpieces -Absolute Best -Acuarelas de Arrabal -Adios Muchachos -Aguellas Farras-Su Obra I -Al Mundo Le Falta Un Tornillo -Amores Dificiles-Vol.2 -Anclao En Paris -Antologia 60 Aniversario -Antologia Carlos Gardel -Aquellas Farras -Argentinian Passion -Argentinos Tangos -Bandoneon Arrabalero-Vol.15 -Best Of -Best Recordings -Buenos Aires -Buenos Aires Querido -Cada dia canta mejor -Caminito-2010 -Cancion de Buenos Aires -Canta A Buenos Aires Y Su Gente -Canta El Zorzal -Caricias Y Angustias -Carlos Gardel 1-2 -Celebridades- Carlos Gardel -Chansons de Ses Films -Cien Años - 1990 -Classicos De -Classicos De Carlos Gardel -Coleccion Aniversario -Coleccion De Oro -Colección Inolvidables RCA - 20 Grandes Exitos -Coleccion Mi Historia -Coleccion Original -Confession -Criollita Deci Que Si-Vol. 1-9 -Cuidense Porque Andan-Vol. 1-13 -De Guapos Y Malevos -Definitive Gold -El Album De Oro De Carlos Gardel -El Cantor, El Autor -El Día Que Me Quieras -El Gardel Que Conoci, Vol. 2 -El Gaucho-Su Obra Integral-17 -El Tango -El Unico -El Zorzal Criollo -En Musica y en Fotos -Epoca De Oro -Eran Otros Hombres -Está Siempre Vivo -Etoiles De La Chanson -Exitos de Sus Peliculas -For Export -From Argentina To The World -Garconniere,Carreras-Vol.8 -Gardel Con Guitarras -Gardel Hoy -Gardel Inedito-1-2 -Gardel Por El Mundo -Glorias Del Tango: Carlos Gardel Vol.1-2 -Gold Collection -Gotas De Veneno -Grandes Del Tango 1-8 -Grandes Éxitos-2CD -Greatest Hits -Greatests of Tango -Habla Y Canta En Sus Periculas -Homenaje A Carlos Gardel- vol.1-2 -Inagualable -Incomparables -Interpreta A Cadicamo -Joyas de la Musica, Vol. 1-2 -King Of Tango – Vol.1-2 -La Cancion de Buenos Aires -La Cumparsita -La Historia Completa De Carlos Gardel - Volumen 1-50 -La Muchacha Del Circo -La Música De Sus Películas -La Ultima Copa -Las 60 Mejores Canciones-2CD -Las Canciones de Carlos Gardel -Las Mujeres Aquellas-Vol.1-4 -Las Voces Del Siglo XX Vol.1 -Latin Grooves - Tango -Latin Pearls Vol.1-2 -Le Créateur du Tango Argentin-2010 -Legend -Les Plus Beaux Tangos -Leyendas del Tango -Lo Mejor de Carlos Gardel -Lo Mejor De Rca Victor -Los Exitos De Sus Peliculas -Los Grandes Exitos -Los Tangos Mas Buscados -Madre Hay Una Sola -Magic Of Carlos Gardel -Mano A Mano -Marcelo Alvarez Sings Carlos Gardel -Marioneta -Master of Tango -Masterpieces -Mi Buenos Aires Querido -Mi Noche Triste -Mi Primer Gol! -Milonga Del 900 -Nadie Canta Com Gardel -Nostalgia -Old Bunny Tango -Pasion de Tango: Authentic Tangos from Argentina -Passion Of Argentina -Plus Grandes Chansons -Pobres Chicas-Vol. 1-11 -Poesia Lunfarda Vol.1-2 -Por Una Cabeza -RCA Victor 100 Años -Remasterizado año 2010 -Rosas De Otono -Saludos Amigos -Serie De Oro Vol 1-2 -Siga El Corso-1-20 -Souvenirs Vol.1-2 -Su Buenos Aires Querido 1 -Sus 20 Tangos Mas Famosos -Sus 40 Tangos Mas Famosos -Sus Mas Grandes Temas -Sus Mejores Tangos -Tango Argentino-Vol.1-20 -Tango Collection -Tango King: 20 Greatest Hits -Tango Poreno-Vol.1-20 -Tangos Argentinos -Tangos de Legende -Tangos Vol.1-3 -The Best Of Carlos Gardel -The Collection -The Gold Collection -The Great Tango Voice, Vol. 1-2 -The King of Tango Vol.1-2 -The Passion of Argentina -The Passion of Tango -The Very Best of Carlos Gardel -Todo Gardel - Esencial -Todo Gardel - Fundamental -Todo Gardel - Imprescindible -Todo Gardel 1927-2CD -Tomo Y Obligosu-Vol.1-14 -Twenty Grandes Exitos -Une Passion Argentine -Unico -Very Best Of -Vintage Music No. 91 - LP: Carlos Gardel -Volver - Caminito - Cuesta Abajo
filmleri
-Flor de Durazno (1917) -Luces de Buenos Aires (1931) -Esperame (1933) -La Casa es seria (1933) -Melodía de Arrabal (1933) -Cuesta abajo (1934) -El Tango en Broadway (1934) -El Día que me quieras (1935) -Cazadores de estrellas (1935) -Tango Bar (1935) -Gardel (2008) web sayfası
1. Winter Set 2. Button Up Your Overcoat 3. I've Got My Love To Keep Me Warm 4. I'll Remember April 5. Spring Will Be A Little Late This Year 6. Giboulees De Mars 7. April In Paris 8. On The Sunny Side Of The Street 9. Heat Wave 10. The Things We Did Last Summer 11. September In The Rain 12. Autumn Leaves 13. Automne 14. Autumn In New York
albüm/sanatçı bilgisi
1908 yılında Paris'te doğdu. Ailesi İtalyandır. Annesinin ölümü ve babasının I. Dünya Savaşı'nda görev alması üzerine 4 yaşında yetimhaneye giden Grappelli kariyerine 12 yaşındayken kemanıyla sokak müzisyenliği yaparak başladı. 1924-1928 yılları arasında Paris Konservatuarı'nda müzik teorisi okudu. Paris'te bir virtüöz olarak ünü yayılana kadar sokak müzisyenliğine devam etmiştir. Aynı dönemde sessiz film piyanistliği yaptı, saksafon ve akordiyonla da ilgilendi. Bu demektir ki 4 enstruman çalabilmektedir kendisi..
İlk olarak Quintette du Hot Club de France grubuyla birlikte çalarak adını duyurdu. Grup II. Dünya Savaşı'nın patlak 1939 yılında dağıldı.
Savaştan sonra caz piyanistleri Oscar Peterson ve Claude Bolling, caz kemancısı Jean-Luc Ponty, vibrafoncu Gary Burton, şarkıcı Paul Simon, mandolinci David Grisman, klasik müzik kemancısı Yehudi Menuhin, orkestra şefi André Previn gibi isimlerle beraber birçok kayıt yaptı. İngiliz gitarist Diz Disley ve orkestrası ile birlikte 13 albümde yer aldı. 1980'lerde genç İngiliz çelist Julian Lloyd Webber ile konserler verdi.
Grappelli 1997 yılında yaşam boyu başarı dalında Grammy Ödülü'ne layık görüldü. Aynı yıl ölen sanatçı Paris'te Père Lachaise mezarlığında gömülüdür.
Doğan Hızlan'ın, sanatçının 1997 yılında ölümü üzerine yazdığı çok güzel bir yazı:
Grappelli'nin gömleklerinde bahar vardı
Caz denince hatırladığım ilk ad, Stephane Grappelli'dir. Az caz dinledim ama çok Grappelli.
İstanbul Müzik Festivali'nde onu izlerken, romantizmin, mutluluğun sır duvarına yaklaştığımı sandım.
Hep çiçekli gömlekleriyle anımsayacağım onu, baharın iç açıcılığı, yaşamanın renkliliğinin simgesi. O kadar renk arasında kara diye bir rengi hayal bile edemezsiniz.
Arşesine mi o gömleğindeki renk cümbüşü eşlik ediyordu, yoksa o renkler arşeye mi yansıyordu?
Yehudi Menuhin'le birlikte çaldığı, haftada mutlaka bir kez dinlediğim, Bütün Mevsimler İçin (For All Seasons) beni yenilemiş, umutlara, güzelliklere sürüklemiştir. Bütün Mevsimler İçin, her zaman, her yere, her şartta dinlenebilecek bir yaşama sevinci kaynağı.
Yaşamıyla ilgili düştüğü küçük bir not, bütün trajediyi ve bunun mutluluğa dönüşütürülmesini özetliyor.
Hayatının bir Charles Dickens romanının kahramanlarına benzediğinden söz etmiş. Biyografisinin yerine ünlü romancıdan bir pasaj alınabilir.
O, ezilen, horlanan, mutsuz küçük yaratıklar. Dış dünyanın zalimliğine, sahtekarlığına karşı, notalarla kurulan yıkılmaz bir iç dünya, müzikle örülen teslim alınamayan kaleler. Müzik bu. Grappelli de bu.
Böyle bir çocukluktan gelen adam, bütün dünyaya müziğin yaşama sevincini sunuyordu. Bir kaynak gibi. İstiyordu ki, bu müzikle Dickens'ın romanlarındaki çocuklar dünyayı da, insanları da sevebilsinler. İnsanoğluna küsmesinler.
Tekerlekli iskemlede bile kemanını bırakmamak, müziğin bir meslek değil, bir yaşama biçimi, dünyaya bir tutunma aleti olduğu bilincini kaybetmemek.
Seksen dokuz yaşındaki Grappelli böyle bir kişilikti.
İlkler her zaman mükemmellikle birlikte varolmaz. Grappelli bu genel kuralın dışında. İstisnalar kaideyi bozmaz.
Bir müzik ansiklopedisinde Grappelli maddesinde bir not:
‘‘Caz dünyasına yeni bir tını (sound) getirdi.
İlk otantik Amerikalı olmayan caz dehası.''
Yalnız bir çocuk, yalnız bir adam.
Biyografisinin yer aldığı bir kitaptaki cümle, bana onun çocukluktan beri yalnızlıktan kurtulmadığını gösterdi:
‘‘Arkadaşları savaş sırasında Londra'dan Paris'e döndü, o Londra'da kaldı çalmaya devam etti, çünkü onu Paris'te bekleyen bir ailesi yoktu.''
Memet Baydur'un Kuşbakışı başlıklı köşesinde Grappelli üzerine yazdığı ‘‘Kemanımla Sana Bir Ses'' yazısındaki (Cumhuriyet, 5 Aralık 1997) bir cümle, benim Grappelli'yi olağanüstü sevmemin nedenlerinden birini açıklıyordu:
‘‘Grappelli, caz müziğinde kemanı 'keman gibi' çalan bir ustadır.''
Ölümünden bu yana hep Grappelli dinliyorum. Şimdi bu yazıyı yazarken de, onun ünlü çellist Yo-Yo Ma ile doldurduğu Anything Goes'u odamı dolduruyor.
Yahya Kemal, ‘‘Bir tel kopar ve ahenk ebediyen kesilir,'' diyordu.
Ben sürekli onu çalarak, dinleyerek, bir müzikçinin ardından, ahengin ebediyyen devam edeceğini ispatlamaya çalışıyorum.
Sanki ebediyet diye bir şey varmış gibi...
diğer albümleri
1936 to 1940-Djangology: Django Reinhardt, the Gypsy Genius 1934 to 1937-Grappelli and Reinhart the Gold Edition 1936 to 1938-Bill Coleman with Django and Grappelli 1955-Unique Piano Session Paris 1956-Improvisations 1971-Afternoon in Paris 1972-Manoir de Mes Reves 1972-Homage To Django 1973-Just one of those things! 1973?-Stephane Grappelli - I Got Rhythm! 1975-Shades of Django 1975-Satin Doll 1976-The Rock Peter and the Wolf 1977-Stephane Grappelli and Cordes 1978-Live at Carnegie Hall 1979-Stephane Grappelli and Joe Venuti: Venupelli Blues 1979-Oscar Peterson Skol 1979-Young Django 1980-Sonny Lester Collection 1980-Stephane Grappelli `80 1980-Stephane Grappelli/David Grisman Live at Berklee 1980?-Stephane Grappelli (Pye) 1983-Diz Disley Live at Carnegie Hall 1981-Vintage 1981 1983-Just One Of Those Things ) 1984-Grappelli Plays George Gershwin 1984-Martin Taylor: We've Got The World on a String 1984-Stuff Smith: Violins No End 1986-Fascinating Rhythm 1986-Live in San Francisco 1987-Classic Sessions: Grappelli, with Phil Woods-Louie Bellson 1987-Stephane Grappelli Plays Jerome Kern 1988-The Intimate Grappelli 1989-How Can You Miss, with Louie Bellson and Phil Woods 1989-Jean-Luc Ponty - Violin Summit 1989-Jazz 'Round Midnight 1991-Stephane Grappelli in Tokyo 1991-Bach to the Beatles 1992-Stephane Grappelli 1992 Live 1992-Michel Legrand 1993-Martin Taylor Reunion 1994-Jazz Masters 1993-85 and Still Swinging 1996-Stephane Grappelli Live at the Blue Note 1996-Crazy Rhythm 1997-Parisian Thoroughfare
ortak yaptığı albümler
1996-Michel Petrucciani: "Flamingo" 1992-Claude Bolling: First Class 1992-Dr. L. Subramaniam: Conversations 1992-Vassar Clements: "Together at Last" Flying Fish 1990-McCoy Tyner; One on One 1989-Joe Venuti: Best of Jazz Violins 1989-Yo Yo Ma: Anything Goes 1988-Jean-Luc Ponty: Compact Jazz 1988-Martial Solal: Olympia 1986-Helen Merrill 1985-Yehudi Menuhin-For All Seasons 1984-Toots Thielemans: Bringing it Together 1983-Marc Fosset Stephanova 1981-David Grisman Live 1980-Martial Solal 1977-The George Shearing Trio: The Reunion 1975-Yehudi Menuhin: Jalousie 1974-Earl Hines: Stephane Grappelli meets Earl Hines 1974-Baden Powell: La Grande Reunion 1973-Oscar Peterson 1973-Menuhin, Kern, Porter and Rodgers & Hart 1972-Gary Burton: Paris Encounter 1972-Barney Kessel: Limehouse Blues 1972-Paul Simon "Paul Simon" (9) - Hobo's Blues 1970-Hubert Clavecin: Dansez Sur Vos Souvenirs 1969-Barney Kessel: Remember Django 1967-Stuff Smith, Svend Asmussen, Jean-Luc Ponty
kendisine ait web sayfası bulunmamaktadır ne yazık ki-daha çok albümleri ve satışıyla ilgili sayfalar bulunmaktadır nette örnek olarak şu sayfayı link olarak verebiliriz:
Mitolojide, ay Kibele'nin simgesidir, zira o, aynı zamanda, aytanrıçasıdır da...
...
Anadolu uygarlıkları içinde en dikkat çekici özelliklere sahip olan Kibele, aynı zamanda "Kubile", " Agdistis" "Artemis" ,"Vuruşemu", "Hepat" ve Frigler'de KUBABA olarak bilinir.
...
O dönemde toplumda kadın erkeğe eşdeğer konumdaydı ve " Kybele" ismi de bu inancı simgelemektedir.
...
Bu blog ise kadına ve müziğe yani,
hayatı besleyen iki kaynağa adanmıştır..