...

Ku-Ba-Ba Blog'taki yazılar ve album tanıtımları Motet & Sudaay tarafından hazırlanmaktadır-Müzik dünyasında belli bir değer yaratmış isimlerin tanıtılması amacıyla hazırlanmış bir blogtur..

17 Şubat 2011 Perşembe

.:Nina Simone-2006-The Collection-3CD:.





Disc 1
01. I Love You Porgy
02. Love Me or Leave Me
03. Mood indigo
04. You'll Never Walk Alone
05. Little Girl Blue
06. My Baby Just Cares For Me
07. Good Bait
08. Plain Gold Ring
09. Central park Blues
10. African Mailman
11. See Line Woman
12. When I Was A Young Girl
13. Please Read me [Live]
14. For A While [Live]
15. House Of The Rising Sun [Live]





Disc 2
01. To Be Young, Gifted And Black [Live]
02. The Assignment Song [Live]
03. I'll Look Aroud [Live]
04. Don't Let Me Be Misunderstood [Live]
05. No Opportunity Necessary, No Experience Needed [Live]
06. Gin House Blues [Live]
07. After You've Gone [Live]
08. Ain't No Use [Live]
09. Blues [Live]
10. Zungo [Live]
11. Pirate Jenny [Live]
12. Don't Smoke In Bed
13. To Love Somebody [Live]
14. You Took My Teeth [Live]





Disc 3
01. The Other Woman [Live]
02. Mississippi Goddam [Live]
03. Four Women [Live]
04. I Want A Little Sugar In My Bowl [Live]
05. Do what You Gota Do [Live]
06. Ne me quitte pas [Live]
07. He Needs Me
08. He's Got The Whole World In His Hands
09. Backlash Blues [Live]
10. For All We Know
11. Cotton Eyed Joe [Live]
12. Ain't Got No... I Got Life [Live]
13. Sunday In Savannah [Live]
14. When I Was In My Prime [Live]




albüm / sanatçı bilgisi

Nina Simone, gerçek adı; Eunice Kathleen Waymon, (1933-2003) ABD'li şarkıcı, şarkı sözü yazarı, piyanist, insan hakları savunucusu.

Bütün hayatı, şarkıları gibiydi. Ne eksik, ne de fazla. O kimseninkine benzemeyen, olağanüstü bir denetimin yanı sıra beklenmedik patlamalar, şaşırtıcı vurgulamalarla, söylediği şarkıyı silbaştan yazan sesi, huzursuz bir varoluşun sesiydi. 1992’de çıkan otobiyografisinde, zaman zaman hayatımıza fon müziği olmuş şarkıların ardındaki kadının durmadan kendine batan, öfke ve aşkla ağırlaşmış hayatını yansıtıyordu. Farklı doğmanın, farklı olmanın, farkını koruyarak varolmanın bütün gerilimi, onun şarkılarına tutkun olanları kucakladı. ‘Soul tapınağının baş rahibesi’ adıyla anılan bu kadına pek çok ad takıldı; şu dünyada durduğu yeri belirlemek için pek çok unvan yakıştırıldı. Oysa o, arkadaşı Duke Ellington’un dediği gibi, ‘Kategoriler üstü’ydü.



1933 yılında Kuzey Carolina’nın Tyron’unda yoksul bir ailenin yedi çocuğundan altıncısı olarak dünyaya geldi. Henüz dört yaşındayken kilise korosunda piyano çalıyor, şarkı söylüyordu. Adı, Eunice Waymon’du. Anası, onun ilk siyah klasik piyano virtüözü olmasını istiyordu. Eunice, Bach’ın baş döndürücü zenginliğiyle tanışmış, piyano yeteneğini epeyi geliştirmişti. Ama siyah olmanın, bu yolda karşısına dikileceğini, hiçbir zaman istediği yere gelemeyeceğini sezmişti.

Öte yandan ayakta durabilmek için para kazanması gerekiyordu. 1954’de Atlantic City, New Jersey’de bir İrlanda barında çalmaya başladı. Önceleri hiç ciddiye almamış olduğu şarkıcılığa zoraki geçişiyle birlikte adını değiştirdi. Nina, küçük kız demekti. Soyadını da çok sevdiği Fransız oyuncusu Simone Signoret’nin adından aldı. Nina Simone.



50’lerde ilk kayıtlarını doldurdu. Aralarında ömür boyu klasikleri arasına girecek olan ‘Don’t Smoke in Bed’, ‘Plain Gold Ring’, ‘Little Girl Blue’ da vardı. Ama Gershwin’in ilk siyah müzikâli olan şanlı ‘Porgy and Bess’inden ‘I Love You Porgy’ yorumu, Nina Simone’u o İrlanda barından Carnegie Hall’a kadar taşıdı. 1959’da New York Town Hall’da verdiği konserden sonra artık bir stardı.



Ama yetmiyordu. O, daha sonraları karşılaştırılmaktan bezip ruh akrabalığını reddedeceği Billie Holliday’in kumaşındandı. Şarkıları yorumlayışındaki o irkiltici çıplaklık, sesinin en dipsiz koyuyla en ışıklı parlak arasındaki yolculuğu, kalıplara meydan okuyan tarzı, onu bekleyen tacın dikenli olacağının göstergesiydi. Huysuzdu. Ella Fitzgerald gibi, pırlantalarını takıp şanlı siyah şarkıcılar geleneğinin mutlu bir halkası olacağı yoktu. Siyah olmak üstüne, kadın olmak üstüne, yoksul olmak üstüne kafa yoruyor, hırçın bir telaş içinde kendi kimliğine çalışıyordu.

Amerika’nın derininde dörtnala at koşturan ırkçılık ve saldırıları karşısında isyan kaçınılmazdı. Nina Simone’un hayatını değiştiren olay, 1963 Eylül’ünde Alabama’nın Birmingham’ında ırkçılar tarafından bir kilisenin bombalanması sonucu dört siyah kızın ölmesidir. Simone, o bir anda marşa dönecek olan şarkısını besteler: ‘Mississippi Goddam’. ‘Ah, bu koca memleket yalanlarla dolu/ hepiniz öleceksiniz, sinekler gibi’ sözleriyle yırtıcı bir isyan şarkısıdır.



Kısa sürede yakaladığı başarı sayesinde Colpix Records ile 1964 yılına kadar sürecek bir kontrat imzaladı. Bu süre zarsında Colpix'ten 10 albüm çıkardı. Bunlardan 6 tanesi stüdyo, 4 tane ise canlı kayıttı. Bu albümlerde yer alan "Wild Is The Wind", "Sayanora" ve "Samson And Deliah" gibi Colombia film müzikleri de bulunmaktaydı. 1961 yılına gelindiğinde Andy Stroud ile evlendi ve ertesi yıl kızları Lisa Celeste dünyaya geldi. 1964 yılında anlaşması biten Nina Simone, Simone Mercury'e bağlı Philips ile kontrat imzaladı ve 3 yıl zarfında 7 albüm çıkardı. Ünlü ve kendiyle özdeşleşen şarkısı "Don't Let Me Be Misunderstood" bu dönemde ortaya çıktı.

1966 yılında eşinin menajerliği ile RCA'yle 1974 yılına kadar geçerli bir kontrat imzaladı. Parça seçimlerinde de eşimin görüşlerini almaktaydı. Nina Simone, RCA'den dokuz albüm çıkardı ve bu dönemde en popüler şarkılarını yaptı. Ünlü müzikal "Hair"de yer alan "Ain't Got No" adlı şarkını yorumu ile İngiltere listelerinde 2. sıraya kadar yükseldi.



Nina, artık sokaklara dökülmüş, mücadeleye katılmıştır. Malcolm X’i izler. Şair Langston Hughes’un kendi için yazdığı ‘Backlash Blues’la bir adım daha atar. Dallardan sarkan asılmış siyah ölülerini anlatan ‘Strange Fruit/Tuhaf Meyva’ şarkısıyla iyice huzur kaçırır.

‘Ayaklanmalar, işitilmeyenlerin lisanıdır’ diyen Martin Luther King’e hayranlık besler. Ama Nina’da iktidarın bizzat kendisine karşı bir inançsızlık vardır. Siyahların çoğunlukta olup iktidarı ele geçirseler beyazlara aynı zulmü uygulayacaklarından dem vurur. Ona kalırsa bütün düzenin toptan değişmesi şarttır. Amerika, yalanlar üstüne kuruludur.



1973 yılında daha fazla tahammülü kalmadığına karar vererek Amerika’yı terk etti. 1985 yılında bir dizi konser vermek için dönene kadar da ayak basmadı. Barbados’a yerleşti. Daha sonra Liberya, İsviçre, Paris ve Hollanda’da yaşadı. Sonunda kendine aradığı yuvayı, Güney Fransa’da buldu. Ve en hain ayda, bir nisan ayında sessizce öldü. Ardından menajeri, ölüm nedeninin ecel olduğunu açıkladı.

Nina Simone, blues, soul, caz, folk ve pop türlerinin hiçbirine tam olarak adını yazdırmadan, hepsini olağanüstü yorumuyla kutsadı. Hair müzikalinden de, Leonard Cohen’den de, Bob Dylan’dan da, Jacques Brel’den de, Kurt Weill’dan da söyledi. Söylediği her şarkıyı geri alınamayacak kadar kendinin kıldı.

Bu yavuz insan hakları mücadelecisi, eşsiz yorumcu, şimşeklerle ışıyan zorlu bir hayat yaşadı. Şimdi, hemen onun bir aşk şarkısını dinleyin. Sözgelimi ‘Wild is the Wind’i. Onun sesi, bütün aşklarınızda size eşlik edecektir. Dünyayla aşık kavgasına tutuşmuş olmanın ateşini hisseden ruhlar bir daha onmaz. (Yıldırım Türker)



90lı yıllardan sonra kalıcı olarak Fransa'ya yerleşen Nina Simone, Nice Jazz Festival'inin 1977 yılından beri değişmez konuğu haline gelmişti. Avrupa'nın çeşitli ülkelerindeki festivallere de davet almakta ve yoğun bir ilgiyle karşılaşmaktaydı.Yunanistan'da yapılan Thessalonica Jazz Festival'inde sahneye çıkan Nina Simone, yıllar sonra Carnegi Hall'da 2001'de verdiği konserle ABD'deki sevenlerine döndü.

Tarzı ile Aretha Franklin ve Dusty Springfield gibi bayan vokallere ilham kaynağı olmuş ve The Animals, The Beatles ve Bob Dylan gibi isimlerin parçalarını yorumlayarak onlara değişik bir boyut kazandırmıştır. Hayatı, müziğe getirdiği yeni yorum ve kendi imzasını taşıyan albümleri ile sınırlı kalmamış, duruşu ve politik tavrıyla da döneme damgasını vuran bir sanatçı olmayı başarmıştır.

Caz ve soul müziğin en önemli isimlerinden olan Nina Simone, birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuş ve gerek vokal tarzı gerekse politik duruşuyla sadece dönemi ile kısıtlı kalmamış, ölümünden yıllar sonra bile hatırlanmaya ve takip edilmeye devam edilen bir sanatçı olmuştur.



diğer albümler

1958 Little Girl Blue
1959 Nina Simone and Her Friends
1959 The Amazing Nina Simone
1959 Nina Simone at Town Hall
1960 Nina Simone at Newport
1960 Forbidden Fruit
1962 Nina at the Village Gate
1962 Nina Simone Sings Ellington
1963 Nina's Choice Compilation
1963 Nina Simone at Carnegie Hall
1964 Folksy Nina
1964 Nina Simone in Concert Live
1964 Broadway-Blues-Ballads
1965 I Put a Spell on You
1965 Pastel Blues
1966 Nina Simone with Strings
1966 Let It All Out
1966 Wild Is the Wind
1967 High Priestess of Soul
1967 Nina Simone Sings the Blues
1967 Silk & Soul
1968 Nuff Said
1969 Nina Simone and Piano
1969 To Love Somebody
1970 Black Gold
1971 Here Comes the Sun
1972 Emergency Ward
1974 It Is Finished
1978 Baltimore
1980 The Rising Sun Collection
1982 Fodder on My Wings
1984 Backlash (Nina Simone album)
1985 Nina's Back
1985 Live & Kickin
1987 Let It Be Me
1987 Live at Ronnie Scott's
1993 A Single Woman

sonradan çıkan albümleri

1969 A Very Rare Evening
1975 The Great Show Live In Paris
2003 Gold
2003 Anthology
2004 Nina Simone's Finest Hour
2005 The Soul of Nina Simone
2006 The Very Best of Nina Simone
2006 Remixed and Reimagined
2006 Songs to Sing: the Best of Nina Simone
2006 Forever Young, Gifted & Black: Songs of Freedom and Spirit



film müzikleri

-American Me (1992) "Don't Let Me Be Misunderstood",
-Point of No Return (1993) "Here Comes The Sun", "I Want A Little Sugar In My Bowl", "Feeling Good", "Wild Is the Wind" and "Black Is The Color Of My True Love's Hair"

-Shallow Grave (1994) "My Baby Just Cares for Me"
-Stealing Beauty (1996) "My Baby Just Cares for Me"
-The Big Lebowski (1998) "I Got It Bad And That Ain't Good"
-Billy's Hollywood Screen Kiss (1998) "Love Me or Leave Me"
-The Thomas Crown Affair (1999) "Sinnerman"
-Scarlet Diva (2000) "Wild Is the Wind"
-Scrubs (2001) "Sinner Man"
-The Bourne Identity (2002)
-The Dancer Upstairs (2002) "Who Knows Where the Time Goes"
-Cellular (2004) "Sinnerman" by Felix da Housecat
-Before Sunset (2004) "Just in Time"
-Kinky Boots (2005) "Wild is the Wind" and "I Put A Spell On You"
-Indigo Prophecy (2005, videogame) "No Good Man"
-Six Feet Under, Vol. 2: Everything Ends (2005) "Feelin' Good"
-Miami Vice (2006) "Sinnerman" by Felix da Housecat
-Inland Empire (2006) "Sinnerman"
-Last Holiday (2006) "Feeling Good"
-The Reaping (2007), "Take Me to the Water"
-Wild Tigers I Have Known(2007) "When I Was In My Prime"
-Tajnosti (2007) "Little Girl Blue", "Wild Is The Wind", "Feeling Good"
-Nuovomondo (The Golden Door) (2007) "Feeling Good" and "Sinner Man"
-Entourage (2007) "Sinner Man"
-Bella (2007) "Nearer Blessed Lord"
-Sex and the City: The Movie (2008) "The Look of Love"
-Chuck Season 3 Episode 14 (2010) "Feeling Good"
-Luther Season 1 Episode 6 (2010) "Don't Let Me be Misunderstood"



Nina Simone Fotoğrafları

web1 web2

1 yorum:

Nehire dedi ki...

Tek sözcükle nefis,teşekkürler.Sevgiyle kalın...

Yorum Gönder

ku ba ba..

Mitolojide, ay Kibele'nin simgesidir, zira o, aynı zamanda, aytanrıçasıdır da... ... Anadolu uygarlıkları içinde en dikkat çekici özelliklere sahip olan Kibele, aynı zamanda "Kubile", " Agdistis" "Artemis" ,"Vuruşemu", "Hepat" ve Frigler'de KUBABA olarak bilinir. ... O dönemde toplumda kadın erkeğe eşdeğer konumdaydı ve " Kybele" ismi de bu inancı simgelemektedir. ... Bu blog ise kadına ve müziğe yani, hayatı besleyen iki kaynağa adanmıştır..