...

Ku-Ba-Ba Blog'taki yazılar ve album tanıtımları Motet & Sudaay tarafından hazırlanmaktadır-Müzik dünyasında belli bir değer yaratmış isimlerin tanıtılması amacıyla hazırlanmış bir blogtur..

2 Ekim 2009 Cuma

Nusrat Fateh Ali Khan-En Concert A Paris-CD3




01 - Hamd
02 - Nat-I Sharif




albüm bilgisi

1938 -1997 Pakistan'ın geleneksel qawwal / kavvali (sufi) müziğinin en önemli yorumcularındandır. Aile çevresinde çok sevilen bir çocuktu ve herkes onun büyüdüğü zaman doktor olacağını falan düşünüyordu. Öte yandan baba kavvali müziğiyle uğraşan önemli biriydi-hatta bir keresinde verdiği bir konser sonrası İran şahı ona bir Chevrolet hediye etmişti.

Baba ölünce Nusrat psikolojik olarak çok etkilendi ve babasının yolunda gitmesi gerektiğini anladı ve hiç bu yönde eğitimi yokken kısa sürede kavvali müziğinin tüm ayrıntılarını öğrendi, ve önce oldukça sert olan ritmi daha yumuşak hale getirdi, geleneksel formun dışına çıkarak rock ve jazz öğelerini işin içine kattı..

Kavvali adı verilen bu müzik türü aşağı yukarı 13. yüzyılda hindistan’da ortaya çıkmış, müzikle dini bir öğretiyi anlatmaya dayanıyor ve yine mevlevilik ya da bektaşîlik gibi vücut hareketleriyle destekleniyor. “Hilal” şeklinde oturan müzisyen sûfilerin ortasında bir Üstad durur ve aslında alkış en önemli enstrümandır.

Kavvaller formu değiştiremez, narin değişimler yapılabilir ama tüm gösteri adetini değiştiremez. Hamd ile başlayıp Naat-ı Şerif'le devam etmelisiniz, Menkıbat'ı söylemelisiniz. Bu üç element kavvalidir ve üçü de olmak durumundadır. Sadece küçük, önemsiz değişiklikler yapılabilir ve doğaçlama sanatçıya bağlıdır.

Nusrat Fatih Ali Han’ın müziğini evrensel yapan değer daha çok Panteizm adı verilen tümtanrıcı görüştür. Panteizm’in kısaca tanımını: “Tanrı ile evreni birleştirip özleştiren felsefe öğretisi veya sistemi” şeklindedir.

Kavvalinin değişik bir etkisi daha var, müziğin etkisine girince insanları sanki bir şey dans etmeye zorluyor gibi oluyor.

Nusrat, şarkılarını Urdu, Fars, Arap ve Pancap dillerinde söylemiştir.

Onla ilgili son anektotları da yazıp albümle başbaşa bırakalım sizi:

-Pakistan'da karşı çıkılmasına rağmen bir İngilizle evlenmiştir.
-Ülkeleri kavgalı olmasına rağmen Hintli Ravi Shankar'la ortak çalışmalar yapmıştır.
-Jeff Buckley'e vokal dersi vermiştir. (Jeff Buckley-Lilac Wine )
-Ortak çalışma yaptığı diğer sanatçılar ; Massive Attack, Eddie Vedder, Peter Gabriel, Michael Brook, Nelly Furtado, Youssou N'Dour's, Jan Garbarek (Garbarek ile yaptığı albüm geleneksel qawwali müziğinin dışında yaptıkları içinde bence en iyi çalışmasıdır, Garbarek'in enstrümanının çaresizliğine tanık olursunuz)
-Dead Man Walking, The Last Temptation of Christ ve Natural Born Killers soundtrack'lerinde çalışmaları vardır.
-130 dan fazla albüm kaydederek Guinness rekoru kırmıştır:)

Nusret Fatih Ali Han 16 Ağustos 1997'de Londra'da böbrek ve karaciğer yetmezliğinden hayatını kaybetti.

Müzik setinin sesini iyice yükseltip dinlediğimde benim hidayete falan erdiğimi düşünen yakın çevreme artık bu müziği sevmemin altında yatan şeyin "
Panteist'lik" olduğunu söyleyebilirim (bunu albümü sunuma hazırlarken öğrenmiş oldum, yoksa kimse bu müziği dinlemeyi bana yakıştıramıyordu bir türlü:)

Bir parçanın genelde yaklaşık 25-30 dakika sürdüğü bu müzikleri dinlerken gerçektende içinize evrenin tozu giriyor ve garip bir dürtüyle dans etme isteği baş gösteriyor. Trans müziğin ne olduğunu henüz keşfetmeyenlerimiz için..

Son sözü onun şarkılarındaki bir söz söylesin:

"
Zamanı bir bıçak gibi sırtıma sapladın..."



diğer albümlerinden

01-En Concert A Paris-5CD
02-Hommage A Nusrat Fateh Ali Khan-2CD
03-The Last Prophet-1994
04-Shahbaaz-1991
05-Qawwal And Party-Shahen-Shah-1998
06-Jewel
07-Karma
08-Mustt Mustt-1990
09-The Prophet Speaks
10-Dust To Gold
11-Devotional Songs
12-Gaudi-Dub Qawwali
13-Love Songs
14-Sufi Qawwalis-2002
15-Supreme Collection- Greatest Hits Of-1997
16-Swan Song
17-The Final Studio Recordings-2001

6 yorum:

sanem uçar dedi ki...

Anlayamadığım şeyler var:)

Öncelikle;"Garbarek in enstrumanının çaresizliği" ne demek?....

Sonra senin hidayete erdiğini düşünen çevren panteist olduğunu öğrendikleri zaman mesele tamam mı oluyor?

Canımcım,Nusrat dini müzik yapıyor mu?

Cevap; evettir.

Ancak bunun dışında dini müzik sadece burada değil bir çok yerde kullanılan olgulardan bir tanesidir. Eğer din adamları olmasaydı bugün klasik müzik diye bir olgu kesinlikle olmayacaktı. O papazlara o kadar çok şey borçluyuz ki, halkı hristiyanlaştırmak için müziği kullanırken farkında olmadan bu müziğin gelişmesini sağlamışlardır.

Bach sağlam dini bütün bir kişidir ancak.... uzun olur yazmayacağım, isteyen çeşitli kaynakları bu anlamda araştırır, yada dolandagel deki Bach bölümünden yararlanır.

Türk Sanat müziği diye bir olgu varsa, yine kaynağını dini müzikten alır. Tasavvuf müziği bunun temel öğelerinden biridir.

Bu sebeple Nusrat ın dini müzik yapıp yapmadığıyla çok fazla ilgilenmenin anlamı yoktur. Kişide yarattığı izlenimler kesinlikle farklıdır.Örneğin ben bir süre sonra asla dinleyemeyenlerdenim. Bu kötü olduğu anlamına gelmez. Oldukça üretken bir müzisyendir.

Yine ancak....

Dini müzik özelliği gereği, birbirinin aynısı tınlamaları beraberinde getirdiğinden benim çok fazla ilgi alanıma girmez. Bir kaç ezgiden sonra birbirinin aynısı melodileri duymaya başlarsınız. Kendisinin müziklerinde farklı çalgıları da kullanması sebebiyle biraz daha derinlikli müzikler ortaya çıkmıştır.

Sonuçta dünyanın kabul ettiği büyük müzisyenlerden biridir.

Ama yine de ne demek Garbarek in çalgısının çaresizliği?....

Cevaba göre yanıt kesinlikle gelecektir tarafımdan:)

titus andronicus dedi ki...

Dürüst olmam gerekirse bu yörelerin yabancı topraklarda anlayamadığım garip bir büyüsü vardır. Hayatımı hem Avrupa hemde Türkiyede geçirmiş biri olarak şu an yaşadığım yerde yani Oslo da söz konusu bu topraklar olduğunda yada olmadan söz konusu direk müzikten söz açılınca benden de aynı şeyi beklerler.

Ben ise tamamiyle yabancısı olduğum bu tarzı pek sevmediğimi söylediğimde garipsenirim. Eğer bu albümü konuşuyorsak bu albüm tamamiyle dini müziktir ve hiç bir çekiciliği yoktur yani benim için.

Dini müzik özellikle doğu müziğinde son derece ilkeldir. Bunu salt müzik olgusundan yola çıkarak söylüyorum.Ve müzikte farklı şeyleri duymaya alışık kulaklar için bunun sıkıcı olması kadar doğal bir şey yoktur.

Yıllarca doğuyu sömürmüş ve elindeki hemen herşeyi elinden almış batı için bir çeşit günah çıkartmadır onun kültürel özelliklerini sevmek yada seviyor gibi gözükmek.Ve batının malzeme açısından bir çok şeyi tükettiğini bildiğimden doğu müziğinin her türlü özelliğine el atması da yine kendi çıkarınadır.

Ortada bir müzik vardır, kendine göre çok ama çok özeldir, Nusrat ın bu müzik türünden çıktığı anlar gerçek anlamda sanat yaptığı anlardır ve bu anlamda iyidir.

Ancak bu albüm benim için anlamsız bir bağırma nın ötesinde bir şey değildir ve anlayamıyorum da transa neden geçer insan? Bende trans müziğinin ne olduğunu keşfedemeyenlerdenim.

Ve biraz bencilce olacak belkide annemin Norveçli olmasından, Garbarek e laf söyletmem:))))))

sudaay dedi ki...

tanrıya inanmayan birinin içinde bolca Allah Muhammed geçen bir parçayı dinlemesi garipsenecek bir durumdur.bu tür müziğin sadece İslami kesimi aşıp tüm dünya tarafından dinlenmesini açıklamak istemişler Panteist görüşle bende bunu belirtmek istedim sadece, yani ortada bir mesele falan yok, kendimle konuşmaydı sadece..Garbarekle ilgili kısım da doğululara özgü bir abartma sanırım,çıkarabilirim sunumdan:)

sudaay dedi ki...

bu yorum benim değildi onla ilgili tanıtım yazılarındandı.ilgili albümü de ekledim dinleyip insanlar kendisi karar versin.benim gördüğüm bazı yerlerde bir tarafta insan gırtlağı diğer tarafta enstruman var bu da tabi haksızlık gibi geliyor yani gırtlaktan çıkan bir sesin aynısını enstrumanla çalmak..Ama Garbarek bunu çok güzel başarmış.Aslında burada Garbareke laf söylenmemiş sadece Fateh'in müziğine bir övgü yapılmış gibi de düşününebilir..

sanem uçar dedi ki...

İnsanların seçimleri konusunda herhangi birinin söz söylemesi kadar sakıncalı ve yanlış bir şey düşünemiyorum.


Hiç kimse hiç kimseyi seçimleri nedenleri sebebiyle yargılayamaz ,garip gözle dahi bakamaz.

Gerçi ben müziğin bir seçim olduğuna pek inanmasam da bunu anlatmak uzun sürer, yinede bir seçim gibi ele alıp bu konuda bir şey söyleme hakkını kendimde bulmuyorum.

Bu sebeple bazen hiç ilgi alanımıza girmeyen bir müzik dahi o an için sarıldığımız bir dal pekala olabilir.

Arabesk müzik dinlerim örneğin...Zaman zaman eleştirebilmek adına dinlerim zaman zaman da tükenmişliğimde gerçekten bir çare gibi görebilirimde...

Bu sebeple bu albüm gerçekte dini bir havayı içinde barındırsa da bir seçim olabilir.

Sanırım son zamanlarda ülkemdeki anlamsızlıklar sebebiyle özelikle içinde böylesine dini özellikleri barındıran ezgileri kabulde zorlanıyorum. Bu tamamiyle ampirik bir yaklaşımdır farkındayım ve hiç bilimselliği yoktur.

Herşeyin ötesinde bizlere objektif olma konusunda yıllarca verilen dersler bazen bizleri farklı duruma da sokabiliyor. Gerçekten Nusrat hiç yabana atılmayacak müzisyenlerden biridir.Şu an yanım da olsa ve ben ona ülkemdeki çıkmazı anlatıp büyük bir kaosa doğru gidişimizi sadece elinde din öğeleriyle dolaşan sefillerin yaptıklarını anlatıp gel farklı tarza geçelim diyecek olsam çok iyi biliyorum ki yankılanan melodiler farklı melodiler olacaktır.

Garbarek konsunda yapılan yorum ise gerçekten haddini aşan bir yorum olmuş.Bunda ne Garberek in ne de Nusrat ın hiç bir suçu yok.

Alanlarında son derece başarılı iki müziyenin birini öne çıkartmak kimsenin kazanacağı olgulardan bir tanesi değildir. Nusrat ın müziğini ve özelliklerini ön plana çıkaracak tonlarca cümle kurulabilir ve Nusrat bunu hak edenlerdendir.

Ama Garberek te bu cümleyi asla hak etmeyenlerdendir.

Kesinlikle hiç bir değişiklik yapma sunumda.Umarım kişiler yorumları da okur, okumazsa da Garberek bu cümleyle kendisini kötü falan hissedecek değildir:)

Anonymous dedi ki...

harikasınız onceki blogunuza da baktım harika diyorum
ayrıca ne kadar yerine gelir bilmesem de ne kaybedecegim ki.... nusretin paris konserlerinin tamamını koyarsanız bu adam size dua edecek

Yorum Gönder

ku ba ba..

Mitolojide, ay Kibele'nin simgesidir, zira o, aynı zamanda, aytanrıçasıdır da... ... Anadolu uygarlıkları içinde en dikkat çekici özelliklere sahip olan Kibele, aynı zamanda "Kubile", " Agdistis" "Artemis" ,"Vuruşemu", "Hepat" ve Frigler'de KUBABA olarak bilinir. ... O dönemde toplumda kadın erkeğe eşdeğer konumdaydı ve " Kybele" ismi de bu inancı simgelemektedir. ... Bu blog ise kadına ve müziğe yani, hayatı besleyen iki kaynağa adanmıştır..