...

Ku-Ba-Ba Blog'taki yazılar ve album tanıtımları Motet & Sudaay tarafından hazırlanmaktadır-Müzik dünyasında belli bir değer yaratmış isimlerin tanıtılması amacıyla hazırlanmış bir blogtur..

5 Ocak 2010 Salı

Lhasa de Sela

photo_bio 3849450047_237d73fef3_b

Duyduğunuz da inanmakta zorlandığınız anlarınız oldu mu hiç?

Kuşkusuz olmuştur...

O anlardan bir tanesiydi ve yeni yıla girmenin telaşıyla kendimi kapattığım evimden tekrar gerçek dünyaya döndüğümde her zaman yaptığım işleri yaparken Lhasa nın öldüğünü öğrendim.

Bu "Kum Sesli Kadın" 1-Ocak 2010 tarihinde meme kanseri sebebiyle hayata gözlerini yummuştu.

İster istemez uzun bir aradan sonra 2009 yılında çıkardığı son albümü gördüğüm zaman hissettiğim mutluluğu düşündüm ve aynı mutluluğu bu yıl içinde yaşamayı beklerken hasta olduğunu bile bilmediğim bu muhteşem kadının ölüm haberiyle sarsılıyordum.

En yakınımdan birinin kaybıyla eş değerdi hissettiğim acı.

accueil

37 yıl gibi çok kısa süren bir yaşamından bizlere üç tane albüm kaldı. Ama öyle albümler ki, her parçasında şarkının içinde kaybolan, şarkılarırının melodileri ve sözleriyle bütünleşen, aynı zamanda devleşen, onunla birlikte muhteşem bir güzellikte kaybolabileceğiniz ezgiler....

1972 yılında Meksikalı asıl mesleği yazarlık ve öğretmenlik olan bir baba ve Amerikalı fotoğraf sanatçısı bir annenin kızı olarak dünyaya gelen Lhasa, Amerika ve Meksika topraklarında gezici bir hayatla hayat bulanlardan.

Her gidilen yerde farklı kültürlerin izlerini toparlamayı becerebilmiş ve bunu müziğine yansıtabilmiş, olabildiğince özgür bir ruh meme kanserine yenik düştü ne yazık ki.

Çoğunlukla hayatın hiçte adil olmadığını düşünüyorum, özellikle şu an...

O Kumlu, muhteşem büyüleyici sesi var olduğum sürece bende yankılanmaya devam edecek.

payende şarkısını dinleyin

la maree aute şarkısını dinleyin

blogumuzda daha önce bir albümüne yer verdiğimiz Lhasa’yı o güzel insanların gittiği sonsuzluk ülkesine yolcu ediyoruz sevgiyle…

2 yorum:

sudaay dedi ki...

web sayfasına girişte koyduğu resme bakarken(bloga da koydum bu resmi ortadaki) sanki bu dünyada misafirmiş gibi, her an kalkıp gidecekmiş-hatta gidiyormuş gibi durması tesadüf müydü acaba..

sanem uçar dedi ki...

Ya Mithat! durdukça koyuyor bu haber bana, hatta ciddi anlamda salak olduğuma karar vererek kendi yazdığım yazıya ağlıyorum hala, ve sen öyle bir soru sormuşsun ki....

nasıl cevaplanabilir ki bu soru?

Epikür gibi düşündüğünden eminim;

"Ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum"

şarkılarını dinlediğimizde bu sorunun yanıtı gizli sanki, ağıt gibi değil mi çoğunluğu, ama onu var olduğu andan itibaren takip eden biri olarak şarkılarındaki sözlerinden yola çıktığımızda, başkaları içinde üzülen ve evrensel tüm değerleri içinde barındıran cümlelerle bezeli olduğunu da görüyoruz.

Tüm insanlık için şarkı söyleyebilen kişinin gözlerinde ölümü kabul etmenin dışında, insan gibi yaşayabilmek adına yapılanmayanlara duyulan hüznü görebiliriz.

Sevmek nedir?

Öyle bir kaç kelimeleyle özetlenebilecek ve evet hoşuma gidiyor un çok ötesinde bir eylem.

Ve bu kadının bu sebeple kaybı üzüntü vericidir.Kuru bir müzisyene duyulan sevginin ötesinde insan gibi bir insana duyulan sevgidir ona duyulan.

Sıradan değildi, ne mutlu ki bizlere tanıyabildik, şarkılarında kaybolabildik.

Kuşkusuz yapacakları bitmemişti, onun gözlerinindeki hüzünle eş değerde hüznü yaşamanın ne faydası olacak bilemiyorum ama gittikçe daralıyor etrafımızdaki çember...

Yorum Gönder

ku ba ba..

Mitolojide, ay Kibele'nin simgesidir, zira o, aynı zamanda, aytanrıçasıdır da... ... Anadolu uygarlıkları içinde en dikkat çekici özelliklere sahip olan Kibele, aynı zamanda "Kubile", " Agdistis" "Artemis" ,"Vuruşemu", "Hepat" ve Frigler'de KUBABA olarak bilinir. ... O dönemde toplumda kadın erkeğe eşdeğer konumdaydı ve " Kybele" ismi de bu inancı simgelemektedir. ... Bu blog ise kadına ve müziğe yani, hayatı besleyen iki kaynağa adanmıştır..